özel bölüm -iki-

21.1K 1.2K 298
                                    

-Esma-

Aynadan kendime baktığımda gözlerimin dolmasına engel olamıyordum. Tamam ağlamamam gerekiyordu. Makyajım akmamalıydı ama tabiri caizse kuğu gibi olmuştum.

Sonunda düğünümüzü yapıyorduk. Nikahımız kıyalacak ve bir ömür beraber olacaktık. Arkamda makyajının akması umursamadan ağlayan Gül'e bakıp güldüm.

"Ya kanka bu günlerin bu kadar erken geleceğini düşünmemiştim. Ne ara büyüdün?" dedi bana bakarak.

"Hakikaten bende bu kadar erken beklemiyordum." bir sene önce mezun olmuştum. İlhan zaten çoktan mezun olmuş kendine bir avukatlık bürosu açmıştı. Bende mezun olduktan sonra özel şirkette mimarlığa başlamıştım. Yani düğünümüzü kendi paramızla yapıyorduk.

Odaya giren annem ve kayınvalideme çevirdim bakışlarımı. Annem zaten düğün alışverişe çıktığımızdan bu zaman kadar hep ağlıyordu ki gene gözleri yaşlı yaşlı idi.

"Aman aman benim meleğim sen büyüdün de yuvadan mı uçuyorsun?" diyip yanıma geldi ve sarıldı.

"Sanki çok uzak bir yere gidecekler gibi konuşuyorsunuz Kübra hanım. Sizin iki sokak ötenize taşındılar." diyen kayınanam bile sinirimi bozamazdı.

Annemde onu takmayıp bana sarılmaya devam etti. En sonda ayrıldığımızda kayınanam yanıma gelip küçük el çantasından bir kutu çıkardı.

"Kızım bu benim anneannemin annesinin annesinden kalma el yapımı bir yüzük. O zaman büyük dedem bunu kendi yapmış. İki tane idi. Bir tanesini sana bir tanesini Elif'e verdim." diyerek kutuyu açtı. Kutunun içinden şimdiki zamana ait olmadığı her şekilde belli olan bir yüzük duruyordu. Siyah ve taşı masmavi olan bir yüzüktü.

O kadar ağlamamak için direnmiştim ama şuan ağlamak istiyordum. Bana yakın davrandığı ilk zamandı kayınanamın ve yadigar yüzüklerinden birini bana veriyordu.

"Teşekkür ederim. Gözüm gibi bakacağım." diyerek kutudan yüzüğü alıp sağ elime yüzük parmağıma taktım. Diğerinde sevgilimin kafam kadar aldığı tek taş vardı. :)

"Benim kızım olmadı. Allah bana üç tane aslan gibi erkek evlat verdi. Sonradan da onlar sayesinde iki kızım oldu. Bende kalacak hali yoktu ya." diyip sıkıca bana sarılınca olduğum yerde kaldım. Kollarımı ona dolarken gözümden akan yaşı geri çekilip sildim. Fazla sarılmasakta değerli ve özeldi benim için.

"Ya şuan hayvan gibi duygulandım ama panda gibi gezmek istemiyorum." diyen Gül'le hepimiz gülmüştük. Gelin odamdaki koltuğun üzerindeki ayakkabımı almak için koltuğa yöneldiğim de Gül benden önce koşarak aldı. Resmen avına saldıran bir aslan gibi hızla olup bitmişti.

"Ne yapıyorsun?" diye sormama karşın "Kızım ayakkabının altına kocaman harflerle Gül yazmazsam olur mu hiç?" diye cevap verdi.

Nereden çıkardığını bilmediğim kalemle altına koca harflerle kendi ismini yazdı ve ayakkabımı sonunda bana verdi. Giyip aynanın karşısına tekrar yöneldim. Kapı hızla açıldı ve söylenerek babam içeri girdi. "Yav masalardan birinde dayının biri kolaya içki katıp fondip yaptı. Sonrada halay başı oldu tek başına halay çekti. Bizde yok böyle akraba. Kimlerden bu?"

Sözleri biterken gözlerimiz kesişti. Gözlerini bir kaç kere kırpıştırdı. "Bu kız benim kızıma ne kadar da benziyor." diyip yanıma yaklaştı.
"Güzel hanım kızım benimde senin gibi minik bir kızım var. Onu bu gün gelin ediyorum. Evimin minik kuşu evden ayrılıyor bu gün. O da çok hevesli senin gibi evlenmeye. Buralarda olması lazım gördün mü onu?"

Sözlerini bitirir bitirmez boynuna sarılıp ağlamaya başladım. En kötüsü de babamı bırakmaktı. Kızlar babalarına düşkün olur derlerdi hep. Bunu düğün günü daha iyi anlıyordum. Aslında her zaman iyi biliyordum ki. Bana bisiklet sürmeyi o öğretti. Top oynamayı o öğretti. Gece yatmadan hikayeler okudu. Saçımı tarafı ördü. Herkese her kötülüğe karşı beni korudu. O benim canımın ta içiydi. Annemi de çok severim ama babamla her şeyi yapmak çok zevkli idi. Annemden gizli dondurma yemek bile.

"Ağlama kız takımımı mahvedeceksin. Sen evleneceksin diye kaç para baydım ben buna." diyip geri çekildi. Onunda gözleri dolu doluydu. Sözlerine gülerken aynaya dönüp göz yaşlarımı sildim. Paraya kıyıp iyi bir makyöz çağırtmıştık. Mükafatını şimdi iyi alıyordum.

"Ya abi bırak evleceğim ben evlenecek! Müstakbel eşim beni bekliyor." içeri hızla girip Ahmet'le tartışan sevgilime baktım. Arkasında Ahmet ve babası kolunu tutarken o ellerinden kurtulmaya çalışıyordu.

"Yav ne sabırsızsın." diyen Ahmet sonunda pes edip bıraktı.

"Ne sabırsızı ya? Biz burada oyun mu oyn-" sözleri arasında bana dönünce bakışları sustu. Yanımda babamın olduğunu düşünmeden iyice bir süzdü beni. Tamam size tuhaf gelebilir evleneceksiniz diye ama ben hala çekiniyordum.

"Şaka?" dedi hala gözlerini benden çekmezken. "Yok artık." kendi kendine bir silkelendi. Acaba kötü mü olmuştum bu kadar tepki veriyordu.

Yüzüm düşerken kendi kendine ağlamaya başladı. "Ya hayır bu kadar da güzel olamaz ki."

"İlhan ne diyorsun? Niye ağlıyorsun?" diyen babası.

"Baba şuan karşımdaki periyle dünya evine gireceğim. Nasıl ağlamayayım?" diyip gözlerini sildi.

Yanıma yaklaştı ve elini uzattı. Elini tutan elimi dudaklarına götürüp öptü. "Hanımefendi benimle bir ömür geçirmek istediğinize emin misiniz?"

Cevap vermeden babamın huysuzlanan sesini duydum."Şov yapıyor. "

Onun sözüne gülerken İlhan hala hayran hayran bana bakıyordu. "Evet beyefendi eminim." dedim.

Kendine çekip anlımdan öptü.

"Yaaa bu aşkın mimarisi olmak bana gurur veriyor." diyen Gül'e karşı babam "İyi halt ettin." dedi. Ve şaşırtıcı ki kayınvalideciğim de ona katıldı. "Aynen."

"Abi nikah memuru geldi. Herkes sizi bekliyor. " kapıda İlhan'ın arkadaşlarından biri bizi çağırması ile derin bir nefes aldım. Herkes odadan çıkarken sevgilim kolunu kırık bir şekilde bana uzattı. Kolunu tutarken "Hazır mısın?" diye sordum.

"Seninle bir ömür her şeye hazırım."

***
Yaaa benim miniklerim siz evlendiniz mi? Benim Erez'imin çocuğu evleniyor mu?

Kurban olurum size. Mutlu mesut yaşayın. Yani mutlu son tarzım değil ama Erez aşkım ve Kübra aşkımın kızları da mutsuz sona olmazdı.

Bu da son özel bölümümüzdü. Yeni bir texting ile karşınıza çıkacağım. Hadi görüşürüz.

PİZZACI -TEXTİNG-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin