"Taehyung! O siktiğimin telefonunu ne diye taşıyorsun lan yanında?" Yoongi bir sinirle içeri girdiğinde bagetleri bıraktım. Saçlarım terden öyle yapışmıştı ki yüzüme çözüp tekrar bağladım.
"N'oldu?"
"Deminden beri seni arıyorum. Nerede telefonun, götüne mi soktun?"
"Sessizde belki, haberim yok." Dün gece o kadar zor uyumuştum ki sabah derse falan girmedim. Öğle arasına gelmiş olmalıydılar ki Yoongi beni arıyordu. Ne zamandır bateri başında olduğumu hatırlamıyorum bile. Yalnızca üzerimdeki sinirin gitmesin istiyordum.
"Akşama prova var stüdyoda, unutma. Nedir bu aralar sıkıntın?"
"Bir şey yok. Biraz daha buradayım ben." Başıyla onaylayıp çıktı ama inanmışa benzemiyordu. Ben de çalmaya devam ettim.
Dün bana ne olmuştu bilmiyorum ama gözüm dönmüş gibiydi. Jungkook'un yanına giderken amacım ona peşimi bırakmasını söylemekti. Ondan etkilendiğimi kabul ediyordum fakat bu denli kapılacağımı asla düşünmemiştim, asla. Dudaklarını çıkaramıyordum aklımdan. Boynumda ne yaptıysa iz bile kalmıştı. Kucağımdaki hali, dudaklarımın önündeyken sırıtışı, saçlarımdaki eli, zihnimde dönüp duruyordu tüm sahneler. Sanki yıllar önce olmuş gibi hissediyordum veya rüyaymış. İnanamıyordum bir yandan da, emin değilim. O bir erkekti fakat yine de deli gibi öpmek istiyordum Jungkook'u. Daha önce böyle hissetmemiştim ve konfor alanımın dışına çıkmak ürpertiyordu beni. O arsız oğlan, bana iyi gelmiyordu.
Bugün hava güneşliydi, müzik odasından çıktıktan sonra biraz koşmuştum. İçimdeki enerjiyi ve siniri asla atamıyordum ama. Bugün Jungkook'u görmemem lazım.
Matematik dersinden sonra odama döndüm. Diğer derslere girmeyecektim. Kafam bu kadar karman çormanken ders falan dinleyemezdim. Ranzama çıkıp kulaklığı taktım. Ama pencereden, okulun dışındaki Jungkook'u gördüğümde yatma fikri çıkmıştı aklımdan. Ormanlık alanın başındaydı, yanında biri vardı. Okul saatinde dışarı nasıl çıktığını geçtim, yanındaki kişi bizden büyük duruyordu. Adam baya yakındı, baya hem de. Çok uzak olduğu için tam göremiyordum ama adam Jungkook'un saçını okşayıp duruyordu. Bu gerizekalının ne işi vardı böyle adamlarla? Namjoon'un mekanında da böyle takılıyordu, anlamıyordum. Perdeyi kapatıp yattım. Yediği boklar beni ilgilendirmiyordu.
Siktiğimin çocuğu uykuda da rahat bırakmadığından derse girmediğim için pişman olmuştum. Sık rüya gören biri de değildim, bu denli etkilenmem çok mantıksızdı. Mecburen kalkıp banyoya girdim, bok gibi görünüyordum ve prova olduğu için hazırlanmam gerekiyordu. Saate baktım, daha bir saat vardı. Yoongi çoktan gittiğine dair mesaj atmıştı. Kısa bir duş almak belki beni rahatlatırdı.
Duştan sonra saçlarım kabardığı için toplayıp bir de bandana taktım, kestirmemin zamanı gelmişti. Dersler biteli baya olmuştu. Ben de şimdi gitsem fena olmazdı. Ama asansöre binmek yerine merdivenden indim, adımlarım yine beni o çocuğun yanına sürüklüyordu. Bazı zamanlar beni böyle çeken, sürekli etrafımda olmasını istediğim kızlar olurdu ama Jungkook bundan da ileriydi. Kafayı yemek üzereydim galiba.
Üçüncü kata geldiğimde soldaki dördüncü odanın kapısının önüne gelip durdum. İçeri girip ne diyecektim, belki de orada değildi. Belki de gördüğüm o herifle gitmişti. Dediği gibi olacaktı, buna emindim. Yanına gidecek ve konuşmaktan başka her şeyi yapacaktım. Bu beni deli ediyordu ama onu istiyordum, anlam veremediğim bir biçimde hem de. Yine de kapıyı tıkladım. İçeri girmek yerine bekledim. Az sonra kapı açılınca ıslak saçları ile karşıma çıkmıştı.
"Merhaba, süren doldu sanırım." Bir şey demedim. Çantamın sapına tutunuyordum hala ve o ise sırıtıyordu. Koridora bakıp içeri girdim.
"Jungkook, buna bir son vermeliyiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
auditorium
Fanfiction🎲 "Bunu fazla abartma bence, ne de olsa ikimiz de adrenalin için buradayız." Jungkook, Taehyung'a hayatı zindan etmek için ant içmiştir. Fakat tüm bunlar olurken Taehyung'un hayatındaki en büyük eksikliği gidereceğinden bihaberdir. haters to lover...