lütfen şarkıyı dinleyin tamam mı nolur
Öfke, bedenimi ele geçirmiş gibiydi. Elimden bir şey gelmiyordu hiç, yalnızca öfkeleniyordum. Öfkelendikçe daha sert vuruyor, sinirimi önümdeki bateriden çıkarmaya çalışıyordum. Ben böyle biri değildim oysa.
Bu hayatı yaşamak istemezsin.
Benim sınırlarımı bilmiyordu. Daha önce bu denli istediğim hiçbir şey yoktu, bunu bilmiyordu ve buna rağmen beni itip duruyordu. Ne durumda olduğumu gördüğünü söylemişti ama Jungkook gaddardı, buna rağmen bana acımıyordu hiç. Ne yaşayacağım umurumda değildi ki... Yaşamak istediğim tek şey Jungkook ile olmaktı.
Bir kere seviştik diye kendini bu kadar önemli sanma!
Bunun için değildi, kesinlikle değildi. Bir erkekle ilk sevişmemdi belki ama bu hissi biliyordum sonuçta. Sebep, Jungkook'tu. Her şeyin sebebi oydu, onda bir şey vardı ve kapılıp gidiyordum. Bunu göremiyor muydu?
Bir daha buraya gelme, Taehyung. Buraya kadardı.
Sikeyim, beni böyle bırakamazdı. Yapamazdı bunu. Ben böyle olduğum yerde acı çekerken, bunu bana diyemezdi. Onu görmediğim bir an bile aklım şaşıyordu. Tüm yollarım Jungkook'a çıkarken nasıl bana gelme diyebilirdi?
"Yeter, akşama çalacak bir enstrümanın olmayacak yoksa." Namjoon hyung sistemi kapatınca durdum. Ellerim acıyordu artık bagetleri tutmaktan. Derin bir nefes alıp onları kenara koydum, terlemiştim. Namjoon hyungun uzattığı suyu alıp içtim.
"Taehyung, daha önce kendini bu kadar yıprattığını görmedim. Bunu sormak bana düşmez ama senin için endişeleniyorum, sorun nedir?" Namjoon hyung da iyi olmadığımı düşünüyorsa eğer ben gerçekten de bitmiştim. Kalkıp kendimi kenardaki koltuğa atınca o da yanıma oturdu.
"Kendine bunu yapmamalısın." Jungkook'un sözleri zihnimin duvarlarına çarpıp duruyordu. Tadını almıştım bir kere, tenini öğrenmişti. Bana gülmüş ve beni öpmüştü. Ben bunların hiçbirini yaşanmamış sayamazdım.
"Hyung, aşkın böyle bir şey olduğunu bilmiyordum ben." Sözümü bitirip ona döndüğümde gülümsüyordu. Elini omzuma attı ve birkaç kez saçımı karıştırdı.
"Sen de bu yolda yürümeye başladın demek." Gözlerim doldu. Sikeyim, ben ağlak biri bile sayılmazdım. Ama şimdi Jungkook'un gözleri ne zaman aklıma gelse, oturup saatlerce ağlayasım geliyordu.
"Kafayı yiyorum. Gerçekten, sana yemin ederim ki kafayı yiyorum, hyung."
"Kim peki, sorabilir miyim?" Kollarımı dizlerime yaslayıp kafamı boydan boya taradım parmaklarımla. Jungkook gibi hissettirmiyordu.
"Hiç olmaması gereken biri."
"Taehyung, bu dediğin gibi aşksa eğer, olması gerekiyormuş. Önüne geçebileceğin bir şey değil." Gözlerimi sildim, rezil bir halde olmalıydım. Namjoon hyung bir şey söylemedi, toparlanmamı bekledi bir süre. Eğildiğim yerden kalkıp arkama yaslandım ve derin bir nefes aldım.
"Bunu senden saklayacak değilim, hyung. Yargılayacak biri olduğunu da düşünmüyorum. Ben, bir erkeğe aşık oldum. Bizim okuldan, Jungkook. Adını söyleyince bile içimden bir şeyler kopuyor sanki, hyung. Hiç istemedim böyle olmasını, inan bana." Başını salladı, bunu beklemediği ortadaydı. Hafifçe omzumu sıkıp gülümsedi.
"Doğrusunu söylemek gerekirse böyle bir şeyi yaşamayı kimse istemez. Başkalarının ne düşündüğü önemsiz olsa da herkes özgür olmak ister, Taehyung. Seni anlıyorum. Dert etme, bir yolunu bulursunuz. Hadi, sizinkiler gelir birazdan. Toparlan." Gözlerimi silip başımı salladım. Ne olacağını bilmiyordum artık, akışına bırakmak gerekirdi belki de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
auditorium
Fanfiction🎲 "Bunu fazla abartma bence, ne de olsa ikimiz de adrenalin için buradayız." Jungkook, Taehyung'a hayatı zindan etmek için ant içmiştir. Fakat tüm bunlar olurken Taehyung'un hayatındaki en büyük eksikliği gidereceğinden bihaberdir. haters to lover...