"Yangın! Yangın var!"
Uykumun en güzel yerinde duyduğum bu bağırış sesleri kaşlarımı çatmama sebep olmuştu. Kapı ardından gelen tüm bu curcuna haricinde odanın içinde de bir uğultu vardı.
"Taehyung, kalk artık!" Kimin seslendiğini anlamamıştım bile. Akşam öyle geç yatmıştım ki bedenim hareket dahi edemiyordu.
"Sikeyim Taehyung, uyansana!" Evet, Yoongi'ydi bu. Gözlerimi araladım. Tanrı aşkına her yer hala karanlıktı. Hoseok ve Yoongi bir o yana bir bu yana koşturup duruyordu. Hoseok'un elinde bir çanta vardı ve içine bir şeyler tıkıştırıyordu. Yoongi de bilgisayarını toparlıyordu.
"N'oluyor?"
"Bilmiyoruz, yangın alarmı çaldı. Hadi kalk artık, çıkmamız gerek bir an önce." Gerçekten ağır uyuyor olmalıydım yoksa tüm bu olan biteni duymamam imkansızdı. Kalkıp üzerime bir ceket attım. Sanırım benim yanıma alacağım her hangi bir şey yoktu. Telefonumu alıp çıktım odadan.
Tüm okul panik ataktı sanırım yoksa bu kadar gerizekalı bir şekilde endişelenmeleri normal olamazdı. Asansörü kullanamadığımız için merdivenlere yöneldim. Tam o esnada birisi derin nefesleri ile yanımdan bana çarparak geçmişti. Uykum olmasa cidden sinirlenebilirdim.
Ben yavaş yavaş inerken Yoongi ve Hoseok da bana yetişmişti ve onlar da hızlı iniyordu. Peşlerinden bağırdım.
"Diğer çocuklar nerede?"
"Çoktan indiler. Acele et sen de."
İkinci kata indiğimde yangın merdivenini kullanmamız gereken bir anons duydum. Zaten çoğu kişi inmiş olmalıydı, artık tek tük öğrenci görüyordum etrafta. Koridora girip yangın merdivenine doğru ilerlemeye başladım. Bu kadar sakin olmam hiç normal değildi fakat ciddi anlamda kolumu kaldıracak gücüm yoktu.
Koridorun sonuna ilerlediğimde soldaki kapının zorlandığını duymuştum. Belli ki içeride birisi vardı. Kapının kolu aşağı yukarı hareket edip duruyor fakat açamıyordu. Ellerim cebimde kapıya yaklaştım ve dinlemeye çalıştım. Birisi kendi kendine söyleniyordu, kapı baya sarsılmasına rağmen açılmıyordu. Tam o an koridora dolan dumanı hissettim. Sanırım bu yangın işi tahminimden daha ciddiydi.
"Hey, bir de ben deneyeyim. Bırak." Kapının koluna asıldığım an içeriden cevap gelmişti.
"Taehyung?" Siktir, Jungkook muydu bu?
"Taehyung, sen misin?"
"Ah, evet. Kapı kolunu bırak, Jungkook." Artık bir işe girişmiştim, onu almadan gidemezdim buradan.
Lanet kapı sıkışmış mıydı yoksa kilitli miydi anlaşılmıyordu bile. Tek çare kırılmasıydı sanırım. Gidip yardım çağırmayı düşündüm fakat duman git gide artıyordu. Tam o sıra gözüme ilerideki yangın tüpü ilişti.
"Jungkook, geri çekil." Yangın tüpünü alıp kapı kolun vurmaya başladım. Birkaç vuruştan sonra eğreti duruma gelmişti ve tüpü bırakıp kapıyı rahatlıkla açabildim.
Jungkook, ellerini iki yanına açmış, kapıda olan gözlerini bana çevirmişti. Gözleri ıslak gibiydi ve kaşları da çatıktı.
"Ağladın mı sen?"
"Ne? Hayır, dumandandır. Hadi, çıkalım." Alelacele beni cevapladıktan sonra doğru yangın merdivenine inmişti. Peşinden ilerledim.
Bahçeye indiğimizde mahşer alanı gibiydi her yer. Kızlardan bazıları ağlıyordu, bayılanlar bile olmuştu. İki nöbetçi hoca ve görevliler vardı. Gün yavaştan belli ediyordu kendini. Bizim çocukları bulup yanlarına ilerledim. Jungkook'u çoktan gözden kaybetmiştim.
"Neredeydin? Yukarı gelecektim en sonunda." Seokjin'in sorusu üzerine kendimi bankta, yanına attım.
"Jungkook odasında kalmış, onu çıkarmakla uğraştım."
"Ne alaka?" Yoongi de gelip yere çökünce ellerimi tekrar cebime atıp arkama yaslandım.
"Yangın merdivenine geçiyordum, denk geldim." Hoseok tam gevşekçe yanıma gelip cümlesine girecekti ki, çünkü o surat ifadesinden başka bir şey anlayamazdım, hocalardan biri konuşmaya başladı.
"Erkek yatakhanesinde birinci katta elektrik paneli arızalanmış. Büyütülecek bir şey yok ve hepiniz iyisiniz. Kızlar odalarına dönebilir, erkeklerden ilk üç katta kalanlar beklesin, diğerleri isterse çıkabilir. Her ihtimale karşı gidince odalarınızı havalandırın. Öğleden sonra herkes sınıflarında olacak." Hocanın lafından sonra kızlar yavaş yavaş dağılmaya başlamıştı. Erkeklerden de gidenler oluyordu. Bizim odamız beşinci kattaydı ancak kalabalık dağılana dek beklemeye karar verdik. O an, Jungkook takıldı gözüme. Karşıda, ağacın altında oturmuş elleriyle oynuyordu. Kaşlarının hala çatık olduğunu buradan bile görebiliyordum. Başını kaldırıp kaldırıp etrafa bakıyor, sonra yine parmaklarına doğru eğiyordu. Biraz sonra arkadaşı geldi yanına, adı Jimin'di sanırım. Birkaç konuşmadan sonra Jimin sıkıca sarıldı. Jungkook da kollarını arkadaşına dolarken bakışları beni fark etti. Birkaç saniye öyle kaldıktan sonra kalktı ve hızlıca başka yöne gittiler.
Anlam verememiştim. Onu sevmezdim fakat odadan çıkmasına yardım etmiştim. Buna mı sinirlenmişti? Bir teşekkür bile etmemişti oysa.
"Hadi çıkalım, şurada uyuyup kalacağım sonra." Yoongi'nin lafı ile hepimiz ayaklandık. Öğlene kadar uyuma fikri kafamı biraz da olsa dağıtmıştı. Tüm bu sabah karmaşası uykumu yeterince açmıştı ama sabah derslerinin iptal olması şimdiden esnetmişti beni.
Derse gitmeden önce yemekhanede uzun bir kahvaltı yapmıştık. Hiçbirimiz tam anlamıyla uyuyamayınca soluğu burada almıştık.
"Öğleden sonra ne dersi vardı bugün?"
"Kimya."
"Asıl bunu iptal etseydiler ya."
Onlar kendi aralarında konuşurken tepsimi bıraktım ve lavaboya ilerledim. İşimi halledip ellerimi yıkadıktan sonra kapı açıldı. Gelen Jungkook'tu ve beni görünce duraksadı. Başını eğip hızlıca kabinlerden birine girdi. Şu an çıksam çıkardım ama onu bekleyecektim. Benden nefret ediyor olabilirdi ama onda bir şey vardı, bu barizdi.
Birkaç dakika geçmesine rağmen çıkmamıştı. Gidip kapıyı tıklattım.
"Otuz bir çekeceksen söyle de beklemeyeyim." İçeriden ofladığını duyabilmiştim. Sonrasında kapıyı açtı.
"Ne var?"
"Asıl sende ne var? Bilseydim içeride bırakırdım seni." Hala sinirli suratı yerindeydi ve bu lafımdan sonra geçip ellerini yıkamaya gitti.
"Bunu başkaları yapıyor zaten, bir de sen yorulma."
"Nasıl yani?" Musluğu kapatıp ellerini lavabonun iki yanına yasladı ve başını eğerek derin bir nefes aldı. Tekrar bana döndüğünde sadece onu izliyordum.
"Bak, oda arkadaşlarım çıkarken kapıyı kilitleyip gittiler. Üzerime yani, anladın mı? Yardımın için teşekkür ederim, hadi şimdi gidip arkadaşlarına anlat da eğlenin."
"Saçmalama Jungkook, bunu neden yapayım? Benimle uğraşan sensin, vaktimi buna harcamam." Kafasını gelişi güzel sallayıp yanımdan geçti çıkmadan onu durdurdum.
"Neden böyle bir şey yaptılar? Gaysin diye mi?" Suratıma öylece baktı ve hiçbir şey demeden dışarı çıktı. Zorbalığa mı uğruyordu acaba? Üzerinde çok fazla düşüneceğim bir konu değildi yine de. Peşinden ben de çıktım ve sınıfa ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
auditorium
Fanfiction🎲 "Bunu fazla abartma bence, ne de olsa ikimiz de adrenalin için buradayız." Jungkook, Taehyung'a hayatı zindan etmek için ant içmiştir. Fakat tüm bunlar olurken Taehyung'un hayatındaki en büyük eksikliği gidereceğinden bihaberdir. haters to lover...