- 8 -

4.6K 495 140
                                    

Dudakları, gömleğimin düğmesini açtıkça daha aşağılara iniyordu. Bu işte gerçekten iyiydi, soğuk bedenimin üzerinde kıvılcım gibiydi adeta. Fakat sikeyim, konsantre olamıyordum. Ayrıca duvardaki saatin sesi de beynimde yankılanıyordu. Saçlarını arkaya savurup pantolonumun düğmesini açtığı an onu itip ayağa kalktım.

"Sorun ne?"

"Ah, şey, üzgünüm Hyera, gitmem gerektiğini hatırladım." Kız ne olduğunu anlamadan suratıma bakıyordu, ben düğmelerimi iliklerken. Ama bunu yapamazdım, böyle olmazdı asla.

"Adım Leena, gerizekalı."

"Tamam, seni sonra ararım."

Siktiğimin Jungkook'u, onu ciddiye almamakla hata yapmıştım. Üç gün olmuştu ve üç gündür o küçük dudakları gözümü her kapattığım an dudaklarım üzerinde geziniyordu. Akşam mekanda bana yol yapan kızla işi pişirmeyi denemek, her şeyi daha da berbat etmişti. Kız beni her öptüğünde Jungkook'un piç sırıtışını hatırlıyordum. Koduğumun ibnesi.

"Taehyung, işin erken bitti herhalde." Hoseok gevşek gevşek yanıma yaklaşırken cebimden paketi çıkarıp bir tane dudaklarıma yasladım.

"Ne işi, hiçbir sikim olmadı ki?"

"Niye, fena kızdı." Dumanı dışarı bırakınca başımı okşadım hızlı hızlı. Kapıdan Yoongi ve Seokjin'in çıktığını gördüm. Jeabum da bizimle gelmişti ama etrafta gözükmüyordu.

"Boş ver, Jeabum nerede?"

"Midesi kötüydü, erken çıktı. Lemon'a geçeceğiz, hadi." Uzun bir nefes çekip Yoongi'nin verdiği çantamı aldım.

"Siz gidin, keyfim yok. Yurda geçeceğim."

"N'oldu?" Yoongi sorunca omuz silktim. Son nefesi çekip izmariti kenarda söndürdüm.

"Bir şey yok, kaçtım ben."

Giriş saatine daha bir saat vardı. Hemen binaya girmek istemiyordum. Soğuk olsa da banklardan birine geçtim.

Jungkook'u düşünmek beni öyle yormuştu ki kaç gündür, doğru düzgün uyuyamıyordum bile. Bunu nasıl yapmıştım? Nasıl tuzağına düşüp beni öpmesine izin vermiştim? Sikeyim, onu öpen bendim. Dudaklarını emen bendim. Siktiğimin çocuğu ele ne olduğunu anlamadan ele geçirmişti beni. Bu öyle sinirimi bozuyordu ki...

Bununla yaşayamazdım. Ben böyle biri değildim. Gerçek anlamda bu işi bitirmeliydim artık. Kalkıp yurda girdim. Geçenki yangın olayından hatırladığım odasına ilerledim. Konuşmalıydık.

Kapının önüne gelince kendimi sorguladım ne yapıyorum diye ama önemli değildi. Üzerinde düşünmeye gerek yoktu. Kapıyı çaldım ve içeri girdim.

"Ben, Jungkook'a bakmıştım?"

"O odasını değişti, kanka." Bu çocuğu tanıyordum, kopyadan uzaklaştırma almıştı.

"Öyle mi, hangi odaya geçti?"

"Bilmiyorum, ne yapacaksın o ibneyi?"

"Neyse, önemli değildi." Tam çıkarken yatakta yatan bana seslendi.

"Kankalarından biri bizim üst odada, oraya bak." Çıkıp kapıyı çektim.

Büyük ihtimalle Jimin'den bahsediyordu. Oraya gitmekten başka çarem yoktu çünkü bu işi çözmek istiyordum. Merdivene yönelip çocuğun dediği odaya ilerledim. Odanın kapısını çalıp içeri girdiğimde tanıdığım kimse yoktu. Sadece bir çocuk oturmuş oyun oynuyordu.

"Pardon, Jimin veya Jungkook'a bakmıştım  ama?"

"Karşı odadalar." Teşekkür edip kapıyı kapattım. Orada da bulamazsam artık gidecektim. Tekrar kapıyı çaldım ve içeri girdim. Buradaydı. Jimin ve adını bilmediğim arkadaşı da öyle, Jimin diğer çocuğa oje sürüyordu. Jungkook da yüz üstü uzanmış telefonı ile uğraşıyordu.

auditoriumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin