"Durun, durun dedim. Olmuyor. Bok gibi çalışıyorsunuz." Yoongi sistemi kapatınca hepimiz ona dönmüştük.
"Taehyung ritmi kaçırıyor çünkü, ben bile ayak uyduramıyorum." Seokjin kollarını bağlayıp bana döndüğünde derin bir nefes verdim. Haklıydı, dün akşamki tartışmadan sonra kafamı toparlamış sayılmazdım.
"Bu son prova, burada beğenilirsek bizi tekrar çağırırlar. Kendinizi işinize verin. Hoseok ve Taehyung, gidin ne sikim konuşacaksanız konuşun. Halletmezseniz, toparlanıp gideriz." Hoseok'a baktım, Yoongi bunu dediyse yapardı. İkimiz de iyi biliyorduk. Hoseok gitarını bırakıp çıkışa yöneldiğinde mecburen ben de peşinden gittim. Arka kapıya çıktık ve cebimden paketi çıkarıp Hoseok'a uzattım. Dumanı çekene kadar konuşmamıştı.
"Taehyung bak, sen benim arkadaşımsın. Ah, ve senin hata yapmanı asla istemem."
"Yaptıklarım hata değil, Hoseok." Yaslandığı duvardan ayrılıp yanıma yaklaştı.
"Dostum, biliyorum. Aşırıya kaçtım, afedersin." Bir eliyle omzumu sıkıyordu, onu dinlemeye devam ettim.
"Sadece, o Jungkook işte. Okulda dönen lafları biliyorsun. Senin de arkandan konuşsunlar istemem."
"Arkamdan konuşmasınlar diye mi yüzüme yüzüme söyledin?" Bunu demeyecektim, kendime olan sinirimi Hoseok'tan çıkarıyor gibiydim. Elini indirip sigarasını dudaklarına yasladı tekrar.
"Of... Bak, bu konuyu uzatmayalım. Aramızın bozulmasını istemem. Yalnızca dikkatli ol, zarar görme."
"Beni merak etme. Yanımdaysan, bunu belli et yeter." Başını salladı ve kısaca sarıldı. Ona kızgın sayılmazdım, içimdeki kızgınlık başkaydı. Dünden beri düşünüp duruyor, işin içinden asla çıkamıyordum. Şimdi içeri geçecek, provaya devam edecektik fakat ben yine odaklanamayacaktım. Yoongi'nin düşündüğünün aksine, bunun sebebi Hoseok falan değildi.
Prova bittiğinde akşam için hazırdık, en azından Yoongi böyle söylüyordu. Bu mekanda çalmamız için çok heyecanlıydı çünkü devamlı olabilirdi. Sahnede iyi olursak ve dinleyici de beğenirse bu işten iyi para kazanacaktık. Bir bardak kahve alıp sistemin başındaki Yoongi'ye ilerledim.
"Her şey yolunda, biraz sakinleş." Kahveyi uzattığımda alıp yanıma oturdu.
"Ritmi kaçırma, Taehyung. Sadece bu." Başımı salladım, kahvesinden bir yudum alıp tekrar bana döndü.
"Aklını başka şeyler meşgul etmesin."
"O kadar büyük bir mesele değil, Yoongi. Hallediyorum." Beni onayladığında birisi ona seslendi. Dönüp baktığımda geçen gün Jungkook'un yanında gördüğüm adam olduğunu gördüm. Ne işi vardı burada?
"Bay Min, her şey yolundadır umarım. Sizi kulise almak zorundayız." Sikeyim, burası onun muydu? Bu herife mi çalacaktık yani?
"Bir sorun yok, merak etmeyin."
"Güzel, arkadaşlar burayı hazır edince sizi soundcheck için çağırırlar." Yoongi hafif eğilip selam verdiğinde adam görevlilerin yanına ilerledi. Elim ayağım titriyordu neredeyse, buna inanıyordum hala.
"Bu herif mi patron?"
"Evet."
"Nereden buldu bizi?"
"Namjoon'un yerinde görmüş, irtibata geçti."
"Siktiğimin götvereni, tabi orada görmüştür." Yoongi anlamsızca bana baktı, kaşlarını çatarak. Dizimi sallamadan edemiyordum. Dışarıda gören saygın biri sanardı ama daha reşit bile olmamış çocuklarla takılıyordu pis herif.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
auditorium
Fanfiction🎲 "Bunu fazla abartma bence, ne de olsa ikimiz de adrenalin için buradayız." Jungkook, Taehyung'a hayatı zindan etmek için ant içmiştir. Fakat tüm bunlar olurken Taehyung'un hayatındaki en büyük eksikliği gidereceğinden bihaberdir. haters to lover...