- 3 -

8.3K 814 178
                                    

"Yoongi, afişleri gördün mü? Yoongi? Baksana lan!" Seokjin büyük bir hevesle yanımıza koştuğu an az kalsın düşecekti. Son anda kendini toparladı ve Yoongi'nin yanına oturdu. Ama sevgili kuzenim asla istifini bozmuyordu.

"Bence bulaşma, yeni bir şarkı üzerinde uğraşıyor." Masanın üstüne yaydığı kağıtlar, kulağındaki kulaklıklar ve elinde sürekli döndürüp durduğu kalem ile cidden havalıydı. Okulun kızlarının yarısı hastaydı ona, diğer yarısının kime hasta olduğunu söylemeyeceğim.

"Afişleri gördünüz mü? Yarışma varmış, liseler arası. Katılmalıyız."

"Sanmam. Yoongi bu tarz şeyleri sevmiyor." Sevgili solistimizin gözlerindeki ışık saniyeler içinde söndüğünde omzumda hissettiğim yumruk ile oturduğum yerde sendelemiştim.

"Hobi, bir gün seni gerçekten sikeceğim." Gevşek gevşek gülerek dibime oturduğunda elleri yüzümün iki yanındaydı.

"Üzgünüm, bir gün erkeklere ilgi duyarsam hemen sana koşacağım babacık!" Büyük bir hızla ellerini ittiğimde gözlerimi devirmeden edemedim.

"Sahi, senin kuzu gözükmüyor ne zamandır." Seokjin kahkahalarını durdurup konuştuğunda kaşlarımı çattım.

"Benim kuzu?"

"Jungkook'u diyor. Gerçekten de etrafta yok. Şimdiye dek gömleğinin yırtılması ya da saçlarının tutkala bulanmış olması gerekirdi." Onlar söyleyene kadar fark etmemiştim ama haklıydılar. Neredeyse bir buçuk haftadır başıma bir şey gelmemişti. Bu elbette benim açımdam harika bir durumdu fakat neden birden böyle durgunlaştığını da merak ediyordum. Onu okul içerisinde bile nadiren görmüştüm ve bana laf bile atmamıştı. Bu biraz tuhaftı.

"O çocuğun seninle derdi ne?" Telefonuma dönüp cevap vermedim. Hoseok benim yerime bir şeyler söylüyordu.

"Taehyung ile çantaları karışmıştı ve içinde gay dergileri ve pornoları bulmuştuk. Şu ikilerdeki basketçi çocuklardan biri onları incelerken yanımızdaydı, sonrasında Jungkook'a biraz zorbalık yaptılar. O da tüm bunları Taehyung'un yaptığını ve yaydığını düşünüyor."

"Gerçekten de eşcinsel mi yani? Bunun dedikodu olduğunu sanıyordum." Yerimden kalkıp pantolonumu düzelttim ve gitmeden Seokjin'in omzunu okşadım.

"Dostum, bu okula geldiğin için üzgünüm."

Derse girmeden önce tuvalete gitmiştim ve ilginç bir şey olmuştu. Jungkook oradaydı ve kabinde çıkıp ellerini yıkadı, sakince dışarı çıktı. Hiçbir sözlü taciz yoktu, cinsel laflar, nefret söylemleri. Hiçbiri yoktu. Bilim fuarına katılacak olan gruba kaptan olduğunu duymuştum. Belki de sorumluluk bilinci ile yaramazlıklarına biraz ara vermeyi düşünmüştü. Zaten bu çocukta tuhaf olan şeylerden biri de buydu. Bu kadar uçkuru düşük ve haylaz olmasına karşın hep öğretmenlerin gözdesiydi, notları duyduğum kadarıyla çok iyiydi ve çeşitli topluluklarda da aktifti. Tüm bunlardan nasıl zaman buluyor da kendini becerttiriyordu, anlamamıştım.

Yoongi sabahtan beri şarkıyla uğraştığı için uyuya kalmıştı, belki de akşamdan uykusuzdu. Seokjin ve Hoseok Namjoon'un mekanına gitmişti, Jeabum'un nerede olduğunu ise bilmiyordum. Uyusam uyurdum ama bunu istemiyordum. Müzik odasına gidip iki prova alsam fena olmazdı, videoya alır ve hesabımda paylaşırdım. Bu aralar yalnız takılmaktan sıkılmıştım, belki bir iki kişi düşerdi.

Fakat enteresan bir şekilde bagetler koyduğum yerde değildi. Müzik odasının altını üstüne getirdim ama siktiğimin çubukları hiçbir yerde yoktu resmen. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım, bu sinirle onları bulsam dahi sağlam olmazlardı. Tekrar, yavaş yavaş dolapları kontrol ettim. En sonunda dolabın üstünde fark ettiğim bagetler ile sağlam bir küfür savurmuştum.

Telefonumu ayarladım ve yerime geçip bir iki ritim çalıştım. Bir de saçımdaki bandanayı çıkarıp öyle çektim. Yalnız garip bir şey vardı. Ellerim yanıyordu. Biraz daha çaldıktan sonra artık buna dayanamaz oldum. Sikeyim! Avuç içlerim kıpkırmızı olmuştu ve feci şekilde hem yanıyor hem de kaşınıyordu.

"Seni çok aksattım, değil mi bebeğim?"

"Jungkook, seni doğduğuna pişman edeceğim!" Kalkıp kapıda sırıtan gerizekalıya yumruk atma hayali kuruyordum ki hızla kalktığım tabure pantolonumu yırttı! Tanrım, bu en sevdiğim pantolondu!

"Ama seni ben soyacaktım, neden böyle yapıyorsun?" Ayağım takılıp yere düştüğümde tam da penisime öyle bir darbe almıştım ki acı ile bağırışım koca odayı inletti.

"Jungkook!"

"Evet, işte böyle haykır adımı!" Ayağa kalktığım an Jimin'in de orada olduğunu fark ettim. Ben hem pantolonumla hem de ellerimle uğraşırken telefonumu eline aldı. Siktir, tüm bunlar kaydedilmişti hep!

"Onu bana ver!"

"İşimi halledeyim, hemen vereceğim."

"Geberteceğim, ikinizi de geberteceğim!"

İkisi birden odadan çabucak çıktığında peşlerinden gitmeyi düşündüm ama bu halde hiçbir yere gidemezdim. Sadece kapının önüne çıktım ve tanıdık birilerinin geçmesini bekledim. Ellerim inanılmaz derecede yanıyordu.

Bu velete haddini bildirmenin zamanı gelmişti artık. Bu zamana dek yeterince sabırlı davranmıştım.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
auditoriumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin