İnanmıyorum böyle bir ficim varmış vay canına
Güneşli bir öğle arasında basket sahasının yanında oturmuş, okula yeni gelen kızları izliyordum. Egzersiz yapıyorlardı ve gerçekten ağzımda sakız olmasa kendimi neyle oyalardım bilmiyordum. Kulağımda R U Mine çalıyordu ve bu ağzımı daha da sulandırıyordu. Tanrım, ya burada kalıp tüm okulun önünde bakışla boşalan çocuk diye anılacaktım ya da kızları boş verip derse girecektim. İkincisini seçtim çünkü bu okulda bir karizmam vardı benim.
"Taehyung!" Kulaklığımın teki şiddetle çıktığında soluma döndüm, Seokjin çatık kaşları ile bana bakıyordu.
"Sana bağırıyorum deminden beri! Bir şey konuşmamız lazım." Kulaklığımı cebime atıp ayağa kalktım. Okula doğru ilerlerken son kez kızlara dönmüştüm.
"N'oldu?"
"Sanırım bu akşam bir randevum var. İlk defa kendimi bu kadar ciddi hissediyorum."
"Yatacak mısınız?" Saçlarım öyle uzamıştı ki bu havada alnım pişmişti. Cebimdeki lastiği çıkarıp gelişi güzel toplayıp bıraktım.
"Hayır. Yani ne olur bilmiyorum ama istemezse zorlamam. Sanırım onu seviyorum."
"Ee? Yatmayacaksanız bunu dinlemek istediğimi sanmıyorum." Yangın merdiveninin birinci katında sigara içen Jungkook öyle bir ilişti ki gözüme geçen akşamki hali gözlerimin önüne düşmüştü aniden. Tam bir serseriydi. Kendinden yaşça büyük heriflerle takılması yetmiyormuş gibi bir de kafası güzel geziyordu etrafta. İflah olmazdı.
"Salak gibi geldim sana anlatıyorum be, siktir git."
"Seokjin, kanka çekemeyeceğim senin gönül işlerini." O girişe ilerlerken yönümü yangın merdivenlerine çevirdim.
"Nereye?"
"Girmeyeceğim derse, git sen." Kafasını duvara yaslamış, gözlerini yummuş öylece duruyordu. Durduğu yer gölgede kalsa da açık bir şekilde gözüküyordu. Onun böyle bir yeri seçeceğini sanmıyordum, o kurnaz beyninde her şeyi planlıyordu çünkü. Nasıl oldu da herkesin görebileceği yerde sigara içiyordu, aklım almamıştı. Üstelik merdivenleri çıkıp yanına ulaşana dek beni bile fark etmemişti. Son basamakta durup kollarımı bağladım ve duvara yaslandım. Ta ki tekrar çekecekti sigarasını içine, o an beni görmüştü.
"Ne işin var burada?" Çektiği duman kelimeleri arasından gökyüzüne yayılınca son basamağı da çıktım ve karşısına geçerek balkon kısmına sırtımı verdim.
"Asıl senin ne işin var? Böyle bir yerde sigara içecek biri değilsin sen." Başı eğikken gülümsedi ve o haliyle gözlerime dikti gözlerini. Son bir kez daha içine çekti sigarayı ve yere atıp yanıma adımladı. Bahçede kimse kalmamıştı, hoş kalsa da o bunu umursamazdı.
"N'oldu? Yakalanırım diye mi korktun? Benim için bu kadar endişelendiğini bilmiyordum, Taehyung." Ağzındaki dumanın cümleler arasında havaya karışmasını seviyor olmalıydı ki yine yaptı aynısını, yüzüme doğru. Omuzlarından hafifçe iterek uzaklaştırdım onu kendimden.
"Kendini rezil ediyorsun, yaptığın en iyi şey bu."
"Hm, bence yapabildiğim diğer şeyleri görünce fikrini değiştireceksin." Gerçekten de güneş o kadar fazlaydı ki Jungkook'a aldırmadan onun az önce durduğu gölgeye geçtim. Buraya neden geldiğini anlayabilirdim eğer o normal biri olsaydı, çünkü manzarası çok güzeldi. Ama o ormana doğru sigara içecek bir tip değildi. O tam da dibime girip, az önce bağladığım saçlarımı çözecek tipte biriydi.
"İstersen birkaçını gösterebilirim."
"O akşam, orada ne yapıyordun?" Aldırış etmememe rağmen rahat durmuyordu. Yamulmuş kravatımı düzeltiyor, gömleğimin yakalarından içeriye parmak uçlarını sokuyordu. Yine de çok yakın sayılmazdık ama ona, ondan etkileneceğimi düşündüren şey neydi merak ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
auditorium
Fanfiction🎲 "Bunu fazla abartma bence, ne de olsa ikimiz de adrenalin için buradayız." Jungkook, Taehyung'a hayatı zindan etmek için ant içmiştir. Fakat tüm bunlar olurken Taehyung'un hayatındaki en büyük eksikliği gidereceğinden bihaberdir. haters to lover...