Bir hafta olmuştu. Derslerin çoğuna girmemiştim, son senemiz olduğu için dert etmiyorlardı. Çoğunlukla Namjoon hyungta kalmış, onun dışında da odadan çıkmamıştım. Jungkook'u görmeyeli bir hafta olmuştu ve onu deli gibi özlemiştim.
Ama kaldıramıyordum artık, yapamıyordum. Tüm bu olanlar beni yoruyordu. Haksızdı, izin verseydi eğer aşkım ona yeter de artardı. İstemedi, bunu kabul etmedi asla. Nerede dolambaçlı bir yol varsa oradan yürümeyi tercih etti ama benim ayaklarım yara bere içindeydi şimdi.
Onunla yaşadığım anları düşünüyordum. Bana gülümsemesi öyle hoşuma gidiyordu ki aklımdan çıkmıyordu. Arsız veletin tekiydi ama istediğinde bir bebek de olabiliyordu, boynuma yattığı her an bunu düşünmüştüm. Arsızdı, kesinlikle. Dokunuşları, dudakları hep daha fazlasını istedi. Onu öpmek için yanıp tutuştuğum anlarda beni daha büyük bir yangının içine attı. Sikeyim, öyle özlüyordum ki onu...
Jimin'in söyledikleri düşüyordu aklıma. Gerçekten beni seviyor olabilir miydi? Bunu hissettiğim nadir anlar olmuştu ama Jungkook, bana yalnızca ilgi duyuyordu. Buna emindim. O, ilgiye aşık biriydi. Belki de bu yüzden başkalarını bırakamıyordu.
Pazar gününü değerlendiriyordum. Kar yağmıştı, hocalar yoktu ve ben bahçedeki çardakta oturmuş sigara içiyordum. Okul bu hafta sonu kalabalıktı, hava bozunca kimse bir yere gitmemiş gibiydi. Seokjin ve Hoseok cuma akşamından Seokjin'in evine gitmişlerdi. Seokjin'in babası bize yeni enstrümanlar vereceğini söylemiş. Bu iyi bir şeydi, özellikle Yoongi çok mutlu olmuştu. Keyifsiz gibi gözükmeyeyim diye ben de eşlik etmiştim sevinçlerine ama sahtekarın tekiydim. Hiçbir şey yapmak istemiyordum. Yanımda Jungkook olmadan, öylece durmak geliyordu içimden yalnızca.
Sigaram bitince kantine ilerledim, Jaebum oradaydı. Jungkook'u görmeyeyim diye günlerdir hayalet gibi geziyordum okulda. Yine de onu uzaktan görmeyi bile istiyordu bir tarafım.
"Ne içiyorsun?"
"Kahve, istiyor musun?" Başımı sallayıp yanına oturdum. Televizyonda bir yarışma vardı, onu izliyordu herkes. Birilerinin bana baktığını hissedebiliyordum. Yeni kurbanları bendim, ibne diye alay ettikleri bendim artık. Tek sevindiğim nokta Jungkook'u rahat bırakmalarıydı, ya da başka kim varsa. Söylentiler, dedikodular hep benim hakkımdaydı ve gram umurumda değildi hiçbiri. Kimse sinirimi Jungkook gibi bozamazdı artık.
"Atıştırmalık bir şeyler alacağım, ne istersin?"
"Cips." Kalkıp ceketimi çıkardım ve büfeye ilerledim. Bir şeyler yiyesim yoktu aslında ama boş durmaktan iyidir.
"Bence o videoda öpüştüğü kişi Jungkook'tu." Kenardaki kızlara döndüm, duyulmadıklarını sanıyorlardı oysa. Bakışlarımı görünce susmuşlardı ama çaprazında duran çocuklar bana bakıp gülmeye devam ediyorlardı. Aldırmadım, bir şey demeden yerime ilerlemeye devam ettim.
"Bateri kaplanı yavru kediye dönmüş dediler, doğruymuş." Duymadım, onlara cevap verirsem devamının geleceği barizdi. Aldırmadım, yerime geçtim. Bir şeyler daha diyorlardı fakat sikime bile takmadım.
"Taehyung, Jungkooklar geldi." Beş on dakika geçmişti oturalı. Yarışma programıma dalmış, kafamı dağıtıyordum. Jaebum'un lafı ile gösterdiği yere döndüm. Jungkook, arkadaşları ile arka masalardan birine oturmuştu. Bitkin gibiydi, onu en son gördüğüm halinden oldukça farklıydı. Masaya yaslanıp telefonuna bakmaya başladı. Biraz sonra bir şeyler konuştular ve kalkıp kantine ilerledi. Bakışlarımı çekip kolamı yudumladım.
"Aşıksın ona gerçekten, değil mi?" Jaebum'a döndüm. Başımı salladım yalnızca. Boğazım düğümleniyordu.
"Böyle biri olacağın aklıma gelmezdi, Taehyung. Garip. Aranızın düzelmesini umuyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
auditorium
Fanfic🎲 "Bunu fazla abartma bence, ne de olsa ikimiz de adrenalin için buradayız." Jungkook, Taehyung'a hayatı zindan etmek için ant içmiştir. Fakat tüm bunlar olurken Taehyung'un hayatındaki en büyük eksikliği gidereceğinden bihaberdir. haters to lover...