Hayal gibiydi her şey ve ben hayalperest biri sayılmazdım. Şu an yaşadığım şeyi ise kırk yıl geçse hayal etmezdim bile. Fakat inanılır gibi değildi, Jungkook'un kollarındaydım ve beni her saniye öpmesi bana rüya gibi geliyordu.
Soobin ve Jimin ev izni için Jiminlere gitmiş, Jungkook'un beni odaya çağırması bundandı. Geldiğimden beri ellerini çekmemişti benden. Saçlarımı görünce sinirleniyor ve çekiştiriyor, sonra boynumu öpüyor, ellerini enseme sürtüp duruyordu. Dudakları dudaklarıma fısıldadıkça gülümsememi bastıramıyordum.
"Hoseok senin için ne diyor, biliyor musun?"
"Hm?" Mırıltısı boynumu gıdıkladı.
"Taehyung'un kuzusu." Olduğu yerde kıkırdadıktan sonra yan dönüp yüzüme baktı. Masa lambasının ışığı odayı pek aydınlatıyor sayılmazdı ama Jungkook ışıl ışıldı.
"Hiç havalı değil, demesin bir daha." Başımı salladım dudaklarına gitmeden önce.
"Jungkook, o gün gerçekten o adamın yanına gitmedin. Değil mi?"
"Gitmedim." Gözlerinin içine saatlerce bakasım vardı. Gözleri önümde dursun ve ben öylece seyredeyim istiyordum.
"Nasıl aşık oldun bana?"
"Bilmem, nasıl aşık oldum sana? Sen de bana aşık olacak mısın?" Yattığı yerde üzerime çıkıp bacaklarını açtı. Saçları yüzüme doğru sarkıyor, güldüğü için burnu yukarıya toplanıyordu. Çok sevimliydi.
"Bilmem? Bana güvenmemelisin bence." Kollarımı beline daha da sardığımda yüzüme eğilip alnıma yaslandı.
"Jungkook, elini çabuk tut. Söyledim sana, seni benim yapmak istiyorum." Bir şey söylemedi, dudaklarıma kapandı. Bir süre sonra dilini hissettiğimde, kendini bana sürtmeye başlamıştı. Akşamki konuşmamız aklıma geldikçe karnıma ağrılar giriyordu.
Kalkıp bir çırpıda tişörtünü çıkartınca güldü. Ben de kalktım ve o kucağımda otururken göğüs ucuna kapandım. Bunu beklemiyordu ama yine de başımdaki elleri, hoşuna gittiğini gösteriyordu. Daha önce böyle bir şey yapmamıştım fakat deli gibi zevk alıyordum. Dilim, o küçük et parçasında gezdikçe Jungkook kucağımdaki hareketlerini sürdürdü.
"Yapacaksak, ben yapacağım." Beni geri çekip fısıldadığında yutkundum. Bunu onunla yapmaktan çekinmiyordum fakat aklımda elbette soru işaretleri vardı. Anlamış olmalıydı ki yüzümdeki parmakları yanaklarımı okşamaya başladı ve sonrasında bir öpücük kondurdu dudaklarıma.
Kucağımdan kalkıp dolabına ilerledi, elindeki şeyle bana döndüğünde bunun bir kayganlaştırıcı olduğunu anladım. Gelip yatağa bıraktı ve benim sweatshirtümü çıkardı. İtiraz etmiyordum, bunu yapabilirdim.
"Taehyung, istemiyorsan söyle. Bunu sorun etmem, inan bana."
"Hayır, istiyorum. İlk olacağı için tedirginim sadece, başka bir şey yok." Başını sallayıp tekrar kucağıma çıktı. Eli eşofmanım içine sızmıştı, benimle oyun oynuyordu.
"Özledin mi beni?"
"Deli gibi." Boynuma yöneldi, dişlerini hissediyordum.
"Bir ibneye aşık olmak koymuyor mu sana?" Parmakları boğazımı sıkıyor, kelimeleri dudaklarıma çarpıyordu. Eli beni çileden çıkarmak için uğraşıyordu.
"Sen olduktan sonra, bununla ilgilenmiyorum." Güldü, dudaklarıma kapanıp boğazımdaki elini göğüs ucuma indirdi.
"Seni okula rezil ettim Taehyung, sen de ibnesin artık. Buna rağmen seni sikmeme izin verecek misin?" Gözlerimi açıp onu geri ittim. Derdi neydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
auditorium
Fanfiction🎲 "Bunu fazla abartma bence, ne de olsa ikimiz de adrenalin için buradayız." Jungkook, Taehyung'a hayatı zindan etmek için ant içmiştir. Fakat tüm bunlar olurken Taehyung'un hayatındaki en büyük eksikliği gidereceğinden bihaberdir. haters to lover...