Beni sandalyeye oturtmuş ve başıma toplanmışlardı. Yoongi oturduğu yerde dizini sallıyor, Hoseok bağlı kolları ile başımda dikiliyor, Seokjin de bir şeyler söyleyip duruyordu. Jaebum yatağında bir şeyler izliyor gibiydi fakat kulaklığını öylesine taktığına emindim.
"En azından adam şikayetçi olmadı."
"Götü yememiştir, bir etsin de bak reşit olmayan biriyle birlikte olduğunu yaymıyorum mu her yere." Yoongi derin bir nefes alıp yüzünü sıvazladı.
"Jungkook'un aklı yok mu? Düşünmüyor mu bunları, sen niye karışıyorsun? Artık para mı alıyor, ne çıkarı var bilemem. Sana ne?" Haklıydı ve bu canımı yakıyordu. Kim bilir dün akşam da yanına gittiğinde neler olmuştu. Bir şey demedim, tırnaklarımla avcumu yırtmaya devam ettim.
"On numara işti, en çok buna bozuluyorum." Seokjin konuştuğunda ona döndüm. İyi bir para alacaktık oradan, çıkamamamız kötü olmuştu. Fakat o durumda başka bir şey yapamazdım.
"Bunun için üzgünüm." Yoongi ayağa kalkıp sigara paketini aldı ve kapıya ilerledi.
"Neyse, olan oldu artık. Namjoon hyunga sorarım, akşama ayarlayabilirsem çıkarız. Taehyung, sen de bu işi daha uzatma bence." Ben de kalkıp ceketimi aldım.
"Ortada bir iş falan kalmadı zaten." Ondan önce çıkıp asansöre bindim.
Nereye gideceğimi bilmiyordum. Pazar'dı ve aklım bir karış havadaydı. Jungkook'un benden sonra o herifin yanına gitmesini kaldıramıyordum. Bir an, onunla böyle olmamayı diledim. Yüzüme deney patlattığı zamanlar daha kolay ve acısızdı. Şimdi ise sürekli onu düşünüyor ve sinirleniyordum. Bana dokunduğu gibi başkalarına da dokunuyordu. Beni öptüğü gibi başkalarını da öpüyordu. Bunun beni çıldırtıyor olması, hiç iyi bir durum değildi.
Yaklaşık bir saat yürüdükten sonra okula geri döndüm. Bahçede birileri maç yapıyordu. İlerlediğimde Jungkook'un da orada olduğunu gördüm. Başımı çevirip yürümeye devam ettim fakat tam o esnada top sırtıma gelmişti.
"Siktir, Taehyung çok pardon ya." Topu atan çocuğu tanıyordum fakat adını hatırlamamıştım. Çok da önemsemedim çünkü o an kulağıma dolan kahkaha dikkatimi daha çok çekmişti. Topu elime alıp hızla Jungkook'a fırlattım. Yan dönük olduğu için görmemişti ve koluna çarpmıştı.
"Ben mi attım lan topu?"
"Sen kendin topsun, bir şey olmaz." Birileri beni tutuyordu, onun önüne geçiyordu ama umurumda değildi. Gerçekten, tam şu an onunla kavga etmek istiyordum. Yüzünü paramparça etsem bile kendime gelemezdim.
"Topluk işleri ile fazla ilgilisin, Taehyung."
"Sikerim seni."
"Hey!" Güvenliğin sesini duyunca kendimi geri çektim fakat içimdeki ateş hala geçmemişti. Beni tutanların elinden kurtulup yurt binasına ilerledim. Siktiğimin çocuğu, tüm ayarlarımı bozmuştu.
Koridora girdiğimde arkamdan birinin geldiğini duyuyordum ama önemsemedim.
"Taehyung!" Yakamı bırakmıyordu. Yürümeye devam ettim. Tam o an kolumdan çekip beni eski müdür odasına çekti. Kapıyı kapattığı gibi, beni kapı ile arasına aldığında burnumdan soluyordum.
"Ne o, Taehyung? Sikini az yaladım diye mi bunlar?"
"Uğraşma benimle." Var gücümle ittiğimde dengesini sağlayamayıp düştü.
"Durduk yere niye sataşıyorsun bana, derdin ne?" O kalkmadan yakasından tutup ben kaldırdım yerden. Sinirden öyle hızlı nefes alıyordum ki nefeslerim yüzüne çarpıyor, tekrar benim yüzüme vuruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
auditorium
Fanfiction🎲 "Bunu fazla abartma bence, ne de olsa ikimiz de adrenalin için buradayız." Jungkook, Taehyung'a hayatı zindan etmek için ant içmiştir. Fakat tüm bunlar olurken Taehyung'un hayatındaki en büyük eksikliği gidereceğinden bihaberdir. haters to lover...