Mutfakta güzel bir ada tezgahı vardı. Mutfak için ne çok büyük ne de çok küçük. Dar ve uzun değildi ama yine de dikdörtgen olduğunu düşünüyordum. Bir elimde spatula ile Calum'ın peşinden koşarken bir tarafın daha kısa olduğunu fark etmiştim.
"Seni serseri! Dur hemen!"
Spor aktivitelerini hiç sevmezdim. Beden eğitimi dersiyle ilk tanıştığım gün de her öğrencinin aşık olduğu bu dersin benim en sevmediğim ders olacağını sezmiştim. Çünkü kötüydü. Herkes koşuyordu, terliyorlardı, birbirlerine top atıyor, zıplıyorlardı. Betonlar arasında büyümemin de bu fiziksel aktivitelerde başarısız olmama sebep olduğunu düşünüyordum. Koşarken hemen tıkanırdım. Bazen ayağıma kramp girmiş gibi davranıp kenara çekilirdim. Şimdiye kadar kendi isteğimle bu tür aktivitelere katıldığım asla görülmedi.
Şimdi ise yaklaşık on beş dakikadır Calum'ın peşinde koşuyordum. Tıkanmaya başlamıştım ve bu nedenle de ona olan sinirim daha fazla artıyordu. Calum ise sanki bir dakikadır koşuyor gibi rahat nefes alıyordu ve duracak gibi de görünmüyordu.
"Beni o spatulayla mı öldüreceksin? Hadi ama, ciddi misin?"
Elbette ciddiydim. Kızarmış yüzüme bakan biri ilk önce ne kadar ciddi olduğumu görüp daha sonra kalp krizi geçirdiğimi fark edip ambulansı arardı.
Tezgahın daha kısa olan kenarında durdum. Calum da karşımdaki kenarda durdu.
"Hayır seni öldürmeyeceğim. Ölmekten de beter edeceğim." Soluklandım. "Sen beni yalnız bıraktın! Hiçbir suçum olmadığı halde bana kızdın! Ayaklarımın üşümesine sebep oldun! Senden nefret ediyorum!"
Calum'ın bakışları benimle, elimde sallamakta olduğum spatulaya bakıyordu. Gülmemek için dudaklarını içe doğru büktü.
"Sakın güleyim deme! Sen suçlusun!"
Calum'ın üst dudağı çekici bir gülümseme için yukarı doğru kıvrıldı.
"Tatlım ben suçlu olmadığımı söylemedim ki. Sadece spatula bana zarar veremez demek istedim."
Gözlerimi kıstım ve tekrar koşmaya başladım. Calum da kısa ama hızlı adımlarla koşmaya başladı. Spatulayı çılgınca ona doğru salladım.
"Bunu kıçına yediğinde zarar verip vermediğini görürüz. Buraya gel!"
Calum bir an durup bana baktı.
"Ah, sanırım duracağım çünkü bu yapacağın şey hoşuma gidebilir."
Durup yine soluklandım ve ona düşmanca bakmaya başladım. Calum ise bu durumdan çok keyif alıyormuş gibi bana sırıttı. Hatta göz kırpma cüretinde bile bulundu. Tam tekrar onu yakalamaya çalışacaktım ki Teddy koşar adımlarla içeriye girdi.
"Calum! Gelmişsin."
Joy da içeriye girince spatulayı bırakıp kollarımı göğsümde bağladım. Calum, Teddy'i kucağına alıp kaldırdı ve bana dönüp göz kırptı. Karşılık olarak gözlerimi devirip lavaboya gittim ve ellerimi yıkadım.
"Neredeydin? Seni çok özledim."
Joy, kurabiyelere pudra şekeri dökmeye başladığımda yanıma gelip bana yardımcı oldu. Onun yanımda olması iyi gelmişti çünkü bu sayede Calum'ın Teddy'e vereceği cevabı dinlerken yavaş hareket ettiğim belli olmayacaktı.
"Logan ile birlikte Fiona'ya yardım etmeye gittik."
Demek o arkadaşlarıyla takılırken ben burada onun için endişe etmiş ve onun seveceği şeyleri yapmaya çalışmıştım. Sinirle soluduğumda yanlışlıkla bir kurabiyeye daha fazla pudra şekeri döktüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where I End And You Begin
FanfictionBir yetenek, iki kişi, ortak bir kader. Ophelia Robinson, her şey olabilirdi. Bir bilim insanı, bir yazar, bir eleştirmen ya da bir TV yıldızı. Fakat o, asla ulaşamayacağı bir şey olan müziği seçti. Lise hayatı boyunca yaşıtları parlak geleceklerine...