Kendime sürekli nerede olduğumu yeniden hatırlatmam gerekiyordu, çünkü hâlâ duruma alışabilmiş değildim. Calum'ın evinde, onun odasının yanındaki misafir odasındaydım. Ayrıca Calum'ın bir sevgilisi vardı. Güzel olduğunu öğrenmek moralimin daha fazla bozulmasına sebep olmuştu.
"Gözleri ne renk?"
Ah, bir de bu vardı. Levi'nin beş yaş versiyonu. Çok yorgun olmama rağmen kasabanın temiz havasından olduğunu düşündüğüm saçma bir sebeple günün ilk ışıklarıyla uyanmıştım. Hem de çok dinç uyanmıştım. Hayatım boyunca en son ne zaman böyle enerjik uyandığımı hatırlamıyordum bile. Yine de bu saatte uyanmayı reddedip tekrar uyumaya çalışmış, uyuyamayınca Calum'la yolda yaptığımız konuşmaları irdelemiştim. Yemekte ve daha sonrasında fazla konuşmamıştı. Daha çok Joy benimle sohbet etmeye gönüllüydü.
Uyanmamak için inat ederek geçirdiğim üç saatten sonra odamın kapısı zorlanmıştı. Daha doğrusu Teddy kapıyı açacağı sırada Calum onu durdurmuştu. Hemen uyuma numarası yapmaya başlamıştım. Çünkü odaya gireceklerini biliyordum. Beş yaşında bir çocuğun merakını uzun süre kilitli kapıların ardında tutamazdınız.
Teddy, içeriye dalıp, hayranlıkla "Uyuyan güzele benziyor," diye fısıldamıştı. Sonrası ise Calum'ın onu tutmaya çalışması ve Teddy'nin dur durak bilmeyen enerjisiyle ona karşı koymasıyla geçti.
Gözlerimi açmadım ama çok tatlı olduklarını biliyordum. Calum istese onu kucaklayıp götürebilirdi ama sanırım onu kırmak istemiyordu. O yüzden ikna etmeye çalışıyordu.
"Yeşil."
Calum sonunda pes edip kapıya yaslanmıştı. Teddy ise baş ucuma gelip benim hakkımda sorular sormaya başlamıştı. Nereden geldiğimi, nasıl tanıştığımızı, neden bu kadar güzel olduğumu, sesimin nasıl olduğunu, saçlarımın gerçek olup olmadığını...
"Çam ağacı yeşili mi yoksa çimen yeşili mi?"
Calum, sanırım ona sertçe bakmış olsa gerek Teddy'nin sesi bir ton daha kısıldı.
"Merak ediyorum. Hem ne zaman uyanacak? Uyansın artık."
Calum yanımıza doğru adımladı. Odada Teddy'nin aksine varlığını daha fazla belli eden kişi oydu. Uyuyor olsaydım muhtemelen beni uyandıran Teddy değil Calum olurdu.
"Hadi bakalım koca oğlan. Bir kızı etkilemek istiyorsan onu dikizlemek yerine başka şeyler yapmalısın. Onun seveceği türden şeyler."
Teddy yine fısıldadı. "Senin sabah hiç sevmediğin halde kümesten yumurta toplaman gibi mi? Onun seni sevmesi için mi yaptın?"
Calum, Teddy'i kucakladı ve odadan çıkmak için arkasını döndü. Teddy itiraz etse de Calum onu dinlemiyordu. Benim için kümesten taze yumurta topladığını da öğrenmek içimi buruk bir mutlulukla doldurdu.
Onlar odadan çıkınca sırt üstü dönüp gözlerimi açtım. Gülümsemek istiyor ama bunu başaramıyordum.
Calum dün gece iki saat kırk dakika telefonda görüşmüştü. İki koca saat ve devasa kırk dakika. O zamanın sonunda sohbete katılmak için yanımıza teşrif ettiğinde yorgun olduğumu söyleyip odaya çıkmıştım. Banyo yapıp ailemle konuşmuş ve Sunday'e her ne kadar tüm ayrıntıları duymak için görüntülü aramak istese de ona mesajla geri dönmüştüm. Henüz bu detayı onunla paylaşmak istemiyordum. Önce benim olayların akış hızına ayak uydurup her detayı sindirmem gerekiyordu.
Sunday'e uyandığında bana haber vermesi için mesaj atıp yatakta doğruldum. O bana haber verene kadar buraya hangi amaçla geldiğimi kendime hatırlatabilir ve öğrendiğim detayları dünkü konuşmamızda unutacak kadar önemsiz bulduğumu vurgulayarak anlatabilirdim. Çünkü önemsiz olmalıydı. Mesela Michael sevgilisini benimle tanıştıracak olsa çok mutlu olurdum. Calum için de böyle mutlu olmak zorundaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where I End And You Begin
FanficBir yetenek, iki kişi, ortak bir kader. Ophelia Robinson, her şey olabilirdi. Bir bilim insanı, bir yazar, bir eleştirmen ya da bir TV yıldızı. Fakat o, asla ulaşamayacağı bir şey olan müziği seçti. Lise hayatı boyunca yaşıtları parlak geleceklerine...