"Hiç grupla çalmayı düşündün mü? Solist olabilirsin. Hem çalar hem söylersin."
Chase, kendini benim yatağımın üzerine bıraktı. Ben de yazdığım sözleri düzeltmek için gitarı kenara bıraktım.
"Düşündüm. Hatta dün profesöre bu konu hakkında mail gönderdim. Bana henüz cevap vermedi ama bence olasılıkları hesaplıyor."
Profesör Weston solo performans sergilememin kariyerim için iyi bir başlangıç olacağını düşünüyordu ama ben bir grupta çalarsam daha iyi bir performans sergileyeceğimi düşünüyordum. Profesörün henüz haberi yoktu ama ben kariyerime müzikle devam etme konusunda kararsızlık yaşıyordum. Hele de bu yetenek bana ait değilse onu daha fazla elimde tutup, kullanmaya devam edemezdim.
"Gitarda gayet iyisin. Sesin de güzel. Bu yüzden mutlaka grup performansını düşünmelisin. Bir davul, bir iki gitar ve belki bir de klavye ile şarkıların çok daha güzel olur."
Sıkıntıyla iç çektim.
"Üniversite insanı sevdiği şeyden soğutuyor. Geceleri rüyamda müzik notlarını sal yapmış bir halde okyanusu aşmaya çalıştığımı görüyorum."
Chase yattığı yerden o kadar çok güldü ki neden bu kadar güldüğünü sorma gereği hissettim.
Yattığı yerden başını bana doğru çevirdi.
"Daha önce notaları sal yapan birini duymamıştım. Hayal edince komik geldi." Sesini inceltti. "On altılık nota işime yarar onu alayım ikilik su geçirebilir."
Sözleri beni güldürmeyi başarmıştı. Kahkahamı bastırmadım. Çünkü haklıydı. İkilik nota kesinlikle su alırdı. Fakat yine de bahsettiğimiz bir rüyaydı. Rüyada kendimi sol notasına dönüşmüş halde bile görebilirdim.
Chase sabah bana istemediğim halde gitarını getirmişti. İşi olmadığını söylediği için de onu odama davet etmek zorunda kalmıştım. Ve numaramı da vermiştim. Bunca şey bir anda olup bitmişti. Üç saattir de odamda dört günde yazdığım şarkılar üzerinde çalışıyorduk.
Odanın kapısı tıklatılınca Chase istifini bozmadan yatağımda yanlamasına uzanmaya devam etti bense bacaklarımı kendime daha fazla çekip sırtımı yatak başlığına dayadım.
Calum kapıyı açtığı anda Chase'i camdan dışarıya atma dürtüm şiddetlendi. Calum sabah çiftlikteki işlerle ilgilenmek için erkenden evden çıkmıştı. Akşama kadar da geri dönmesini beklemiyordum. Ayrıca yüz ifadesinden anladığım kadarıyla Chase ve benim kapalı kapılar ardından takılmamız pek de hoşuna gitmemişti.
"Üzerini değiştirmişsin."
Calum hiçbir mimik oynatmadan başını salladı. Sabah siyah bir tişört ve şortla dışarıya çıkmıştı. Şimdiyse üzerinde beyaz bir gömlek vardı. Üstten birkaç düğmesi açıktı ve bronz teni gözler önündeydi. Dövmesinin ucunu da görebiliyordum. Altında da bacaklarını saran siyah bir pantolon vardı. Saçları da yukarıya doğru şekillendirilmişti.
"Kasabaya ineceğim. Belki gelmek istersin diye söylemek istedim ama misafirin varmış."
Chase dirsekleri üzerinde doğruldu. Calum'ın soğuk bakışlarına aldırmadan sırıttı.
"Evet Ophelia'ya final performansı için yardım ediyorum. Müzik iki insanı birbirlerine çok yaklaştırıyor. Bilirsin demek isterdim ama böyle bir yeteneğin olmadığı için bilemezsin."
Ağzım şaşkınlıkla açıldı. Gerçi neden şaşırdığımı da bilmiyordum. Chase'in her seferinde Calum'ı bu noktadan vurduğunu görmüştüm. Festivale gittiğimiz gün ve bugün bana ılımlı yaklaştığı için bu yönünü bir anlığına unutmuştum. Şu ansa onun suratına yumruk atmak istiyordum. Chase benim bakışımı fark etmedi ya da etmemiş gibi yaptı ve Calum'a yine laf attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where I End And You Begin
FanfictionBir yetenek, iki kişi, ortak bir kader. Ophelia Robinson, her şey olabilirdi. Bir bilim insanı, bir yazar, bir eleştirmen ya da bir TV yıldızı. Fakat o, asla ulaşamayacağı bir şey olan müziği seçti. Lise hayatı boyunca yaşıtları parlak geleceklerine...