Bugün Southsage'e geleli tam on olmuştu ama ben hala buraya geliş amacım konusunda bir gelişme kaydedememiştim. Ayrıca ne yazık ki okulu bir anda bırakıp buraya gelmem de iyi olmamıştı. Akademik hayatımı düşünmekten günlerdir sayısız migren atağı geçiriyordum. Hatta birazdan yenisi geleceğe benziyordu.
"Yazıyorsun ama besteleyemiyorsun öyle mi? Yıllarını müziğe adamış bir insanın evinde olup bir tane bile enstrüman bulamamak koca bir saçmalık."
Sunday, bu cümleleri kurarken söylediklerinin etkili olması için bakışlarını ayak parmaklarından ayırıp bana çevirdi. Elinde tuttuğu pembe ojenin kapağını kapatıp yatağa bıraktı.
"Belki de Calum'ın annesinin önerisini dinleyip Chase'e sormalısın? Eğer haftaya Profesör Weston'a kabul görecek bir ön çalışma göndermezsen seni performans dışı bırakacak."
Yatağımda bacaklarımı kendime doğru çekip kollarımı etrafına sardım ve çenemi dizime yerleştirdim. İç çekip ekranda kaşları çatık bir şekilde bana bakmakta olan en yakın arkadaşıma döndüm.
"Ondan hoşlanmadım. Kendisinden bir şey istediğim taktirde daha fazlasını borçlanacakmışım gibi hissediyorum."
Sunday gözlerini devirdi. Abarttığımı düşünüyordu ama ben abartmadığımı biliyordum. Sonuçta arkadaşım dediği Calum hakkında bile ileri geri konuşacak kadar özgüvensiz bir adamdı. O yüzden kendisine muhtaç olduğumu duyarsa benden de pek çok şey isteyebilirdi.
"O zaman Calum'a soracaksın. Zor bir şey değil sadece 'Gitarlarından birini ödünç alabilir miyim?' demen yeterli. Hem zaten neden en başta ona sormadın ki?"
Sormak istemiştim. Hatta profesör bana haber verdiği anda onu aramaya çıkmıştım ama Bridget ve Cassandra beni köşeye sıkıştırmış ve uyarıda bulunmuşlardı. İlk başta onlara kulak asmak istememiştim ama dün Joy bana Calum'ın en sevdiği siyah gitarını bir kutu içerisinden çıkarıp gösterdiğinde durumun sandığımdan daha ciddi olduğunu görmüş ve bu sorunumu tek başıma çözmeye karar vermiştim.
"Nedenini biliyorsun üç gün önce anlattım sana. En sevdiği gitarı paramparçaydı. O, kendi parasıyla aldığı ilk gitardı ve onu çöpe atmıştı. Annesi de çöpte görünce bir kutuya yerleştirip depoya saklamış."
Sunday bu kez ayağına sürdüğü ojelerin bozulma pahasına hareketlenip, ki ojelerinin bozulması en sevmediği şeydi, yatağın üzerine bağdaş kurduktan sonra bilgisayarı kucağına aldı. Böylece birbirimize biraz daha yakınlaşmış olduk.
"Sen bu olayı annesi ve o cadılardan duydun. Peki kendisine sordun mu?"
Yapmadığımı söyledim. Çünkü zaten bunlar bana Calum'dan herhangi bir şey istememem için anlatılmıştı. Bridget ve Cassandra'nın şarkı bestelemem gerektiğini nereden duyduklarını bilmiyordum ama o gün bana gerçekten çok sert çıkmışlardı. Sunday aynı şimdiki gibi olayları duyduğu anda onlara kızmıştı.
"Ayrıca o cadılara günlerini göstereceğim. Benim kızımı köşeye sıkıştırdıkları için ikisinin de saçlarını cımbızla yolacağım."
O, tekrar bağırıp çağırmaya başlarken gözlerimi kapattım. Kendimi kötü kız kardeşleri arasında yaşamını sürdürmeye çalışan zavallı Külkedisi gibi hissediyordum.
"Onlara kızmadım. Hepsi Calum'ı önemsiyor. Beni asıl üzen onu hiç düşünmediğimi öne sürmeleri. Ona gerçekten değer verseymişim evin her tarafında gitarlarını aramaz ya da ona müzik hakkında sorular sormazmışım."
Yıprandığımı gizlemek yerine gözlerimden akan yaşları sildim. Onlar, Calum'ı daha da üzdüğümü söylemişlerdi. Ona eski hayatını, kaybettiği yeteneğini hatırlattığımı söylemiş bir an önce evime dönmemi tembihlemişlerdi. Calum bu hayata çok zor alışmıştı ve ben onun hayatını yine tepetaklak ediyordum. Calum bunu dile getirmemiş olsa da etrafındaki herkes beni onun hayatını karıştıran insan olarak görüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where I End And You Begin
FanfictionBir yetenek, iki kişi, ortak bir kader. Ophelia Robinson, her şey olabilirdi. Bir bilim insanı, bir yazar, bir eleştirmen ya da bir TV yıldızı. Fakat o, asla ulaşamayacağı bir şey olan müziği seçti. Lise hayatı boyunca yaşıtları parlak geleceklerine...