Yoldan alacağımız arkadaşının şu tüm akşam bahsettikleri Cassandra olduğunu görünce şaşırmadım. İlerlediğimiz toprak yolda tüm ihtişamıyla dikilen kişiye doğru yaklaşırken gözlerimi kısarak ona baktım. Yüzüme vuran güneş yüzünden böyle baktığımı düşünecekleri için rahat davranabiliyordum.
Cassandra, gerçekten de güzel bir kadındı. Kot bir şort ve alelade beyaz bir tişörtle bile özenli duruyordu. Onun ayağında benim sandaletlerimin aksine kahverengi çizmeler vardı. Ayrıca benden birkaç santim uzundu ve sarı saçları güneşi bile kıskandıracak kadar ışıltıyla doluydu. Başındaki kovboy şapkası bizi görmesini engellemişti ama kamyonetin sesini duyduğu an bize döndü ve kolunu kaldırıp gülümseyerek elini salladı.
Teknik olarak bu an, benim kamyonetin kasasına geçmem gereken andı. Fakat yanımda camdan dışarıyı seyreden Teddy'nin ne inme ne de elimi bırakmaya niyeti vardı.
Calum'a baktığımda onun bana hiç bakmadan yarım indirdiği camını tamamen açtığını gördüm. Cassandra oraya doğru ilerleyip kahverengi güneş gözlüğünün ardından bizi süzdü. İşte bu yüzden güneş gözlüklerinden nefret ediyordum. Birinin size mi yoksa yanınıza mı yoksa bambaşka bir noktaya mı baktığını kestiremiyordunuz. Cassandra'nın bana baktığını sadece yüzünü simetrik bir şekilde ayıran küçük burnunun kırışıp, Calum fark etmeden düzelmesinden anlamıştım.
Herhalde onayından geçmemiştim. Halbuki haki renkli kısa kollu şort tulumum ve beyaz sandaletlerimle buraya uygun olduğumu düşünmüştüm.
"Bana yer kalmamış, tatlım."
Tatlım mı? İçimde beni dürtmeye başlayan kıskanç Ophelia'yı susturmak için başımı Teddy'e doğru çevirdim.
"Sana mesajda da bunu söylemiştim, Cass ve arkada gelmeyi kabul etmiştin."
Onlara bakmayı reddederek boştaki elimle Teddy'nin saçlarını okşadım. O da bakışlarını bana çevirip gülümsedi.
"Gözlerin çok güzel ama rengini bilemedim."
Gülümseyip cevap vermek için ağzımı açtım ama Calum araya girdi.
"Ördek yeşili."
Calum kamyoneti çalıştırırken şaşkınlıkla dönüp ona baktım. Koluna yumruk attığımda hiç etkilenmese de kahkaha atıp yola aracı sürmeye başladı.
"Benim gözlerim ördek yeşili falan değil. Senin renkleri adlandırmada problemin var."
Calum, başını anlık da olsa bana çevirdi ve tebessüm etti. Tekrar yola odaklanmaya devam etmeden önce bana cevap verdi.
"Gözlerine hiç dikkatli bakmadım aslında. Ama gölde ördekleri gördüğümüzde kıyaslamasını yaparız."
Ona hiç cevap vermeden dikkatimi, gökyüzünde topluluk halinde uçan kuşları seyretmeye başlamış Teddy'e verdim. Dikkatinin sürekli yön değiştirdiğini fark etmiştim ama yaşı gereği böyle olduğunu düşünüyordum. Bizim dikkat etmeyeceğimiz ayrıntılara parmak basıyor ve başka bir şey dikkatini çektiğinde tüm odağını ona veriyordu. İçindeki fırtınaları çok merak ediyordum. Levi büyümüş olduğu için artık tüm merakı video oyunları ve çizgi romanlara kaymıştı. Ben hâlâ her şeye dikkat ettiğimi ve yeniliklere heyecan duyduğumu düşünüyordum fakat Teddy'e bakınca aslında ne kadar da sıradan bir bireye dönüştüğümü görüyordum.
"Önünüzdeki kapağı açabilir misin?"
Calum, tüm içsel düşüncelerimi bölüp elini önümüzdeki torpido gözüne doğru salladı. Başımı sallayıp işaret ettiği kapağı açtım ve içine baktım. Yaklaşık on tane isimsiz kaset ve bir defterden yırtılmış kağıt parçaları vardı. Ayrıca çakmak ve sigara paketi ve birkaç ıvır zıvır da vardı. Neyi almam gerektiğini bilmediğim için Calum'ın talimatını bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where I End And You Begin
FanfictionBir yetenek, iki kişi, ortak bir kader. Ophelia Robinson, her şey olabilirdi. Bir bilim insanı, bir yazar, bir eleştirmen ya da bir TV yıldızı. Fakat o, asla ulaşamayacağı bir şey olan müziği seçti. Lise hayatı boyunca yaşıtları parlak geleceklerine...