27.BÖLÜM

244 4 0
                                    

Bölüm şarkısı Emircan İğrek- Gönül Davası

Bu şarkıyı dinleyerek yazmaya başladım.

Satır aralarını unutmayın!

Bunca zaman normal bir hayatım vardı. Hayallerimin peşinden gitmiştim. İstediğim şehirde okumuş hatta istediğim mesleği olmuştum. Peki bir gün biri gelip hayatına biri girecek deseydi kesinlikle inanmazdım. Hatta ona deli gibi aşık olacaksın deseydi gülerdim kesinlikle.

Evet hayatıma biri girmiş ve hatta ona deliler gibi aşık olmuştum. Ama bir türlü aksilikler peşimizi bırakmamıştı. Bunca zaman bir karıncaya zarar vermeyen ben bir adamı vurmuştum. Aslında pişman değildim sadece olacaklardan korkuyordum. Her ne kadar yanımda ki sevdiğim adam bir şey olmayacak desede içimdeki hislere engel olamıyordum.

İnce parmaklarını saçlarımın arasında gezdirmeye başladı. Kalbinin ritmi o kadar hızlıydı ki nefes kesici bir güzellikteydi. O kısacık bir süre de benim ömrüm olmuştu. Onsuz kalma düşüncesi bile kötüydü. "aselim" dedi o naif sesiyle. Kafamı hafif yukarı kaldırıp yüzünü görmeye çalıştım. "efendim" dedim. "seni seviyorum cennet kokulum" dedi saçlarımın arasına küçük bir buse kondurarak.

"bende seni çok seviyorum Arınç" dedim tebessüm ederek. Ona sevmek çok yakışıyordu. "hep yanımda kal olur mu?" dedi bakışları tam karşıya bakıyordu. "ölene kadar yanında olacağım" dedim boynuna bir öpücük kondurarak. Bakışları anında gözlerime döndü. "deniz gözlüm benim" dedi gülümseyerek.

"Arınç bahçeye çıkalım mı?" dedim kollarımı çekerken. İlk çıkacağımız zaman o kötü olay yaşanmıştı ve ondan sonra hiç dışarı çıkmamıştık. "çıkalım" dedi ayağa kalkarken. Bende oturduğum koltuktan kalktım. Arınç elini uzatınca daha fazla bekletmeden ince uzun parmaklarına parmaklarımı geçirdim. Arınç kapının üstündeki anahtarları alıp kapıyı açtı.

        Hafif serin bir rüzgar yüzüme vurup gitmişti. Kapıyı ardımızdan kapatıp bahçeye çıktık. Kocaman bahçeyi görmemle şaşırmıştım. "hadi gel sana bişey göstericem" dedi Arınç gözleriyle ileriyi göstererek. Beraber dediği yöne doğru ilerledik. Hem etrafa bakıyordum hemde yürüyordum.

          Karşımda duran simsiyah ata baktım. O kadar asil ve güzeldi ki hayran kalmıştım. Arınç elimi bırakıp atın başını okşamaya başladı. Oda bunu bekliyormuş gibi kafasını eğdi. "getirdim sana onu karayelim. Sevdiğim kadını getirdim, anlattığım kadar var mı?" dedi tebessüm ederek. Beni atına mı anlatmıştı? Demek ki en sevdiğine anlatmıştı.

       Onlara biraz daha yaklaşıp Arınç'ın bir adım gerisinde durdum. "demek karayel" dedim. Atlardan biraz korksamda yanımda Arınç olduğu için pek umursamıyordum. Bende Arınç gibi karayel' in başını okşamaya başladım. Küçük bir hırıltı çıkarınca tırsmıştım. "korkma aselim sadece oda seni sevdi" dedi Arınç gülerek. Başımı aşağı yukarı sallayıp yine sevmeye başladım.

         "başka atlar var mı?" dedim merakla. "iki tane daha var" dedi diğer tarafı göstererek. Başımı olumlu anlamda salladım. "binmek ister misin?" dedi bana bakarak. Aslında isterdim ama korkum vardı işte. "bilmem ki" dedim tedirginlikle. "karayelim sakindir korkmana gerek yok güzelim" dedi bana güven vermek istercesine. "tamam" dedim gülümseyerek.

         Arınç bana yaklaşıp sıkıca sarıldı. Bir an ne yaptığını anlamaya çalıştım ama bende karşılık verip kollarımı beline sardım. "ağam" dedi yabancı bir ses anında geri çekilip kendime çeki düzen verdim. Arkamı döndüğümde sekiz, dokuz yaşlarında bir kız çocuğu gördüm. Koyu kahve saçları ona aykırı olan ela gözleri vardı. Kısa boylu ve bir okadar da zayıf ve tatlıydı.

         Arınç kızın yanına gidip onu kucağına aldı. "naber fıstığım" dedi Arınç yanağına bir öpücük kondurarak. Ah ne kadar da yakışmıştı kucağına bir kız çocuğu. "iyiyim ağam sen nasılsın?" dedi peltek konuşmasıyla. "anlaşmıştık hani ağam yoktu" dedi Arınç yalandan kızarak. "tamam demicem biydaha" dedi Arınç 'İn boynuna sarılarak.

          Gözleri beni hapsine alınca küçük ağzını o şeklini almıştı. "ayınç abi bu o mu?" dedi parmağı ile beni işaret ederek. "evet fıstığım o" dedi gülerek. "fotoğyaftakinden daha güzel" dedi hayretle. Arınç beni bu küçük kızada anlatmıştı demek ki. "indiy beni ayınç abi" dedi ciddiyetle. Bu halinden biraz korkmuştum. Arınç kızı yere bırakınca hızla bana koşup sarıldı. Bunu elbette beklemiyordum. Şaşırsamda belli etmeyerek yere eğilip aynı hizaya gelmemizi sağladım.

            Gülerek elini bana uzatınca bende gülerek elimi uzattım ve küçük elini tuttum. "ben eylül" dedi "bende Asel güzellik" dedim. "sen çok güzelsin" dedi küçük eliyle yanağıma dokunmuştu. "ama sen benden daha güzelsin" dedim saçlarına dokunarak. Mutlu olmuş olacak ki gülümsemesi büyümüştü. "geyçekten mi?" dedi elini çekerken. "evet sen çok güzel bir kızsın" dedim.

         Sıkıca boynuma sarıldı ve bende ona sarıldım. "ayınç abi seni çok seviyor" dedi kulağıma fısıldayarak. "hanımlar beni unuttunuz" dedi Arınç isyankar sesiyle. Eylül ile birbirimizden ayrılıp aynı anda kıkırdadık. "kıskandı bizi" dedi Eylül eli ile ağzını kapatarak. "Eylül baban nerede?" dedi Arınç bize yaklaşarak. "ahırda ayınç abi çağırayım mı?" dedi "evet söyle buraya gelsin" dedi Arınç bana bakarak Eylül cevap vermeden yanımızdan uzaklaştı.

          Arınç yanıma gelip tek kokunu omzuma attı. "annesi eylülü doğururken öldü" dedi bir anda. Bunu beklemiyordum. Daha bebekken annesiz kalmıştı ama o hayata sıkı sıkı tutunmuş küçük bir kız çocuğuydu. "babası Yusuf büyüttü onu senelerdir burada çalışıyor" dedi bana bakarak. "o büyüyünce çok güçlü bir kız olacak Arınç" dedim gözyaşlarım akmaya başlamıştı bile. "şşh ağlama güzelim" dedi eliyle gözyaşlarımı silerek.

           "ağam hoşgeldiniz" dedi orta yaşlarda bir adam. Saçları yavaştan beyaza dönmüştü. Zayıf bedeni onu olduğundan yaşlı gösteriyordu ama yüzüne dikkatli bakılınca yaşını belli ediyordu. "hoşbulduk Yusuf. Bizim karayeli hazırla binicez" dedi Arınç ciddiyetle. Yusuf buydu eylülün babası. Şuan gidip karşımda ki bu adama sıkıca sarılmak istiyordum. Tek başına bir kız çocuğu büyütmüştü. Bütün yükü omzuna yüklemiş hem anne hem baba olmuş.

       "hemen ağam hazırlıyorum" dedi başını eğerek. Yanımızdan geçip arka tarafa gitti. "hadi gel bizde bineceğin yere gidelim."dedi Arınç. Kafamı olumlu anlamda sallayıp beraber yürümeye başladık." eylül ile babası nerede kalıyor? "dedim bakışlarımı ona çevirip." bahçenin arka tarafında tek katlı küçük bir ev var orada"dedi karşıya bakarak.

          Ata bineceğim yere geldiğimizde hemen arkamızda yusufta karayeli getirmişti. Arınç atı alıp yanıma geldi. "hadi bakalım" dedi beni yanına çekip. "sol ayağını buraya bas ve diğer ayağını otarafa at" dedi göstererek. Dediği gibi yapıp diğer bacağımı da öbür tarafa koydum. "ben tutucam korkma. Yavaş gidicek" dedi göz kırparak. Öndeki ipi sıkıca tuttum. Arınç atı hareket ettirince bir anda korksamda dediği gibi karayel usluydu hiç bir ters hareket yapmamıştı.

            Yarım saatlik ata binmenin ardından tekrar eve döndük. Kendimi o kadar bitkin hissediyordum ki direk koltuğa kendimi bıraktım. Arınçta başını dizime koyup uzandı. Elim benden bağımsız saçlarına gitmişti. Saçları bir pamuk kadar yumuşacıktı. En büyük duam bir gün gerçekten beni sevecek birini bulmaktı. Gerçekten de beni seven birini bulmuştum hatta sevmesi az kalırdı o bana aşıktı hemde deliler gibi aşıktı.

          Kafamı Arınç 'A eğdiğimde gözleri kapalıydı. Büyük ihtimalle uyuyordu çünkü ğögsü düzenle inip kalkıyordu. Yavaşça eğilip saçlarının arasına bir öpücük bıraktım.

         "sen bu dünyada başıma gelen en güzel şeysin Arınç Ataman"





         Geç oldu ama güzelde oldu be..

    Eylül sizcede çok tatlı değil mi ya?

               Bakalım diğer bölümde bizi neler bekliyor sağlıcakla kalın canlarım. 😘

       
       

VAVEYLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin