born

86 19 18
                                    

Merhaba! Kurgunun sonuna yaklaşırken yeniden hatırlatayım, her bir kurgu için spotify'da playlistlerim var, beni serin yayla çiçeği ismiyle bularak playlistlere ulaşabilirsiniz. Ayrıca profilimde yeni başladığım bir Michael kurgum daha var, Under Her Spell. Ona da bakarsanız çok sevinirim! İyi okumalar!

Michael,

Bugün klinikten çıkıyor ve evimize dönüyorum. Artık senin olmadığın, yolunu senin aşkının aydınlatamadığı evimize dönüyorum. Bunu kabullenmek ve dile getirmek ne kadar acı olsa da zamanla tüm yaralar soğuyor, tüm anılar soluklaşıyor ve tüm gidenlerin dönmeyeceği kabulleniliyor.

Evimize dönüyor olmakla ilgili konuşuyor olmak gidişinin hemen ardından hissettiklerimi hissettirmiyor ve düşündüklerimi düşündürmüyor artık bana.

Önce bundan kaçtım, biliyorsun.

Senin olduğun, senin anılarının olduğu her yerden o kadar büyük bir kuvvetle ve hızla kaçtım ki tabanlarımda bu kadar büyük bir gücün var olduğuna ben bile şaşırmıştım. Arkama bile bakmadan, ayaklarımın çıplak olmasını bile umursamadan kaçtım o evden ve aylarca oradaki her şeyden saklandım.

Belki de artık orada olmadığın düşüncesinden kaçmak ve bu gerçeğe bakmamak istedim, bakmazsam görmeyeceğimi sandım. Seni ve o evi terk etmiş gibi hissetmek; beni ve bu dünyayı terk ettiğin düşüncesinden daha az acıtacaktı. Seni terk ettiğim için vicdanım sızlayacaktı, acı çekecektim ama senin artık bu dünyada olmayışın kadar acıtmayacaktı.

İşte bu yüzden de kaçıyordum, senden ve sana ait her şeyden.

Sonra..

Sonra tüm bunlardan ayrı geçirdiğim dakikalar, günlere; günler, haftalara ve haftalar da aylara devrederken fark ettim ki birinin yokluğundan kaçamazdın.

Yokluk, sadece yokluktu işte. Olmayışın, olduğuna dair hiçbir kanıtımın olmayışı, nefes almıyor veya gülmüyor oluşundu. Yoktun, Michael, yoksun.

Bunun ne kadar acıttığını bilmiyorsun, hiçbir zaman bilemezdin. Kimseyi kaybetmedin, kimse seni sanki hiçbir zaman kalması için bir sebep olmamışsın gibi terk etmedi.

Sonra sana döndüm.

Senin pişman olsan bile artık dönemeyeceğin bu dünyada sana dair sahip olduğum tek şeye, bu eve döndüm. Seninle ilgili her şey silinip giderken ve tüm renkler solarken tüm bunları izlemek zorunda kaldım.

Kıyafetlerinden kokun, kulaklarımdan sesin ve evimizin duvarlarından kahkahanın yankısı silindi.

Gittin, Michael.

Kendini solup gitmekten kurtarmak adına yakarken, beni tüm dünyanın renklerini kaybetmesini izlemem ve müdahale edemediğimde çıldırmam için bıraktın. Ardından kaç hayatın solmasına sebep olduğunu önemsemeden, gittin. Sana her zaman bencil olduğunu söylüyorum, hep söyledim. Ama şimdi duymak istemiyorsan da duyacaksın çünkü artık bana cevap veremezsin. Değilim diyemezsin, yeşil gözlerini yüzüme dikip başını iki yana sallayamazsın, can alıcı derecede kırmızı dudaklarını birbirine bastıramazsın bunu yaparken.

Çünkü sen gittin, Michael.

Duyuyor musun? Gittin.

Ardında artık sahneye çıkmaktan nefret eden arkadaşlarını ve her şarkılarında sahnedeki çocuklarla beraber sahnenin altında ağlayan hayranlarını bıraktın. Ardında binlerce çiçekle dolu sahnede bir kişilik boşluk ve soğuk bir mezarlık bıraktın. Ardında artık yaşadığına kanıt olarak yalnızca biyolojik sebepleri gösterebileceğimiz o kadar çok insan bıraktın ki sen.

let the colors /mgcHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin