lemon tree

99 17 36
                                    

Selam! Finale yaklaşıyoruz. Hala burada olanlara teşekkür ederim, umarım beğenirsiniz. Geri sayımı başlatıyorum!

PS; Bu bölüm, bu kurguyla ilgili neredeyse tüm motivasyonumu kaybettiğim anda bana destek olan ve güzel yorumlarıyla inancımı da motivasyonumu da tazelemekte hiç tereddüt etmeyen çiçeğim için:") Bu kurguya dair güzel hatırlanan şeylerin başında sen geliyorsun, iyi ki varsın!

"Evimizde bir oyun salonu da olacak mı?"

Amy, ayaklarına dolanan köpekleri atlatmaya çalışırken başını iki yana salladı. "Hayır Michael,"dedi, "Olmayacak."

Michael geniş omuzlarını düşürüp alt dudağını sarkıttığında Amy ona bakıp küçük bir çocuktan ne farkı olduğunu düşündü. Yoktu, Michael her zaman bir çocuktu ve öyle kalacaktı.

"Sinema?"

Michael yerinden fırlayıp büyük adımlarla mama kutusunu karıştıran Amy'nin yanına koştu. Çenesini sevgilisinin omzuna yaslayıp kollarını beline dolarken "Bari bir müzik seti olsun?"dedi, "Djlik yaparım?"

Amy gülmemek için birbirine bastırdığı dudaklarını ayırmadan başını iki yana salladı ve Michael'a bakmamayı sürdürdü. "Öğrenci halimizle bunların hiçbirini yapamayız Michael."dedi, her zamanki gibi Michael'ın aksi olan mantıklı tarafını konuşturup konuya müdahale ederken.

Michael, Amy'nin söylediği şey son derece normalmiş de aşılması kolay bir problemmiş gibi tebessüm ederken, "Sen büyük bir mimar olduğunda ve biz dünya turnelerine çıkmaya başladığımızda olur mu yani?"diye sordu. Annesine istediği şeyi yaptırmak için her türlü koşulu sunan küçük bir çocuk gibiydi.

Amy kendine engel olamayıp gülerken "O zaman olur, evet."dedi. Michael'ın hayallerini kendi gerçekleriyle yıkma alışkanlığını bastıramasa da bir kenara kaldırabilmeyi deniyordu. En azından bazı anlarda. 

Michael, Amy'nin beline doladığı kollarını sıklaştırıp zaten zayıf olan genç kızı neredeyse küçücük hale getirirken bir sevinç nidası kopardı ve Amy, onun hayallerine ortak olmanın güzelliğini farketti. Mama kutusundaki tavuklu mama kokan ellerini çıkarıp Michael'ın yüzüne sürerek yaptıkları çocukça kavgalardan birini daha başlattığında Michael çoktan gelecekteki evlerinde var olacak odalardan ve hayallerinden bahsetmeye başlamıştı. 

Amy sustu, gülümsedi ve onun oyununa ortak oldu. Michael ne zaman istese, onun oyunlarına ortak olurdu.

Amy, uçuk pembe zarfın üzerindeki renkli stickerlara bakarken gülümsedi. Michael'ın tüm oyunlarına dahil olduğu ve bunu bir ömür boyu sürdüreceklerini düşündüğü zamanı hatırladı. O zamanlar habersiz olduğu ise, Michael'ın onu, kendisini hiç davet etmediği bir oyunda geri dönüşsüz şekilde yenecek olduğuydu.

Bilseydi, onun bu oyunlarına ortak olur muydu, düşününce cevap vermesi çok zordu. 

Parmak uçlarında tuttuğu zarfı masadaki diğer zarfların yanına bıraktı. Hayranlardan her gün bunlar gibi yüzlerce zarf ve hediye alıyordu. Hakaret içerikli mektupların sayısı gittikçe azalmış, neredeyse günde bir taneye düşmüştü. O da Charlotte isimli inatçı bir kızdan geliyordu, Amy onun mektuplarını görür görmez çöpü boylamalarını sağlamayı öğrenmişti.

Mektupların arasında elini usulca gezdirip Charlotte'un mektubunu buldu ve her zaman yaptığı gibi onu yırtarak iki eşit olmaktan çok uzak parçaya ayırdı. Beyaz zarfı avcunun içinde hırstan çok uzak bir hareketle buruşturdu ve onu çöpe atmak için oturduğu sandalyeden kalktığı sırada kapısının zilini duydu.

let the colors /mgcHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin