ghost of you

94 17 43
                                    

Merhabaa! Bu hafta tüm kurgulara oldukça bölüm yayınladım ve vizeler dolayısıyla bir hafta ortadan kaybolacağım, o süreçte doya doya okuyabilirsiniz. Bu bölümü bebeğime ithaf ediyorum, bunun nedenlerinden birincisi seni çok seviyor oluşum, ikincisini okurken anlayacaksın, uzun süredir beklediğin bir an bu:") livesindaydreams123

Ayrıca spotify'da beni serinyaylacicegi adıyla bulabilir, kurgularım için hazırlamış olduğum playlistleri dinleyebilirsiniz okurken.

İyi okumalar, umarım seversiniz çünkü ben sizi çok seviyorum! PS; Günümüze yani ilk üç bölüme döndük.

Günümüz, 2020 Ocak.

Luke, direksiyonu sıkıca kavradığı parmaklarını gevşetmeye çalıştı. Önünden onu sollayarak geçen mavi spor arabaya bir küfür savurduktan sonra camı araladı. Soğuk ve temiz havaya ihtiyacı vardı. Calum ve Ashton onu arar aramaz yola çıkmıştı, Amy'nin bulunduğunu düşündüğü yere onlardan önce varabilmek istiyordu.

Bu sabah Jennifer'dan aldığı bir telefon, Jennifer ve Michael arasında olanların yalnızca birkaç seferlik bir şey olmadığını göstermişti Luke'a. Amy'e bunu nasıl anlatacağını ve onu suçladıkları yüzünden yüzüne bir daha nasıl bakacağını düşünüp durduğu bir günün akşamında ise Amy'nin kaybolduğu haberini almıştı.

Roy'u kendisiyle gelmemesi konusunda tembihlemişti, Amy'nin mezarlığa geldiğinden emin olmasa da ilk aklına gelen burası olmuştu ve evinden beş dakika uzaklıkta olduğu için vakit kaybetmeden arabasına atlamıştı. Amy'e Michael'ın hangi mezarlıkta olduğunu hiç söylememişlerdi, bu gibi bir şey yaşanmasın diye.

Direksiyonu sertçe sola girip mezarlığa girdikten sonra hızla el frenini çekti. Montunu almayı bile düşünememişti, tek düşündüğü Amy'nin ne halde olduğuydu. Bunca zaman onu suçladığı her şeyin altında Jennifer'ın olduğunu öğrenmek Luke'u mahvetmişti, Amy'nin bunun ne kadarını bildiğini ise bilmiyordu. Ne yapacağını da.

Luke, büyük adımlarla ve soğuğa aldırmadan ilerleyip Michael'ın mezar taşının bulunduğu yere doğru koşarken buraya gelmekten nasıl nefret ettiğini düşündü. Michael'ı, en yakın arkadaşını emanet ettiği bu yeri hiç sevmiyordu, cenaze töreninden sonra adımını bile atmamıştı buraya. Michael'ın mezarının bulunduğu yerden iki adım ötedeyken, onu gördü.

Derin bir nefes alıp doğru tahmin edebildiği ve onu bulmuş olduğu için kendini rahatlatmaya çalışırken adımlarını küçülttü. Amy, Ocak soğuğunu umursamadan toprağa oturmuş, dizlerini kendine çekmişti. Luke'un karanlıkta seçmeye çalıştığı yüzü cılız ışıkta, gözyaşları yüzünden parlıyordu.

Luke arkasından yaklaşıp "Amy.."diye mırıldanınca Amy yüzünü ona çevirdi. Luke onun mor halkalarla çevrili gözlerini görünce ilk tanıştıkları zamanki güzelliğinden geriye kalan enkazı düşünmeden edemedi. Luke, Amy neden yaptığını anlayamadan kollarını onun zayıf bedenine doladı ve Amy'nin onu ittireceğini düşünürken hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamasını dinledi.

"Özür dilerim,"diye mırıldandı elinin altındaki cılız saçlarda ince uzun parmaklarını şefkatle gezdirirken, "Amy ben çok özür dilerim."

"Biliyordun."

Amy 9 aydır ona söylemek istediği her şeyi ortaya dökerken nefesi kesildi. "Biliyordun, Luke. Bildiğin halde susacak kadar nefret ettin benden."

Luke'un gözyaşları, Amy'nin saçlarına düşerken Amy onu ittirecek gücü kendinde bulamamıştı. "Michael'ın başka bir kadının yatağında olduğunu, kalbinde Jennifer'ın olduğunu biliyordun."

let the colors /mgcHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin