Şuraya da tatilde bile bölüm yayınlamaya devam eden bir Nazlı çizelim.. Şaka bir yana finaller boyunca yayınlayamayacağım için son bölümleri yayınlamaya karar verdim, umarım beğenirsiniz. Bu kurgunun lise kurgusu olması beni son derece kısıtlasa da zorlanarak devam ediyorum, bırakmamaya çalışıyorum. Bu yüzden bu yazarın hevesini kırmamak adına yorumlar ve tahminler getirirseniz şahane olur! İyi okumalar!
Kaykay ve patenciler, metalciler, ponpon kızlar, futbol takımı, kitap kurtları, matematik takımı, ponpon kızları ilahlaştıran özentiler grubu.. Ve biz.
Şuanda içerisinde bulunduğumuz partiye dışarıdan bakan biri bunun 90lar gençliğinin genel bir özeti olduğunu düşünerek, normal bir tabloyla karşılaştığını söyleyebilirdi. Ancak benim için tüm bu gruplar, hiç alışık olmadığım kadar kesin sınırlarla çizili hiyerarşik birer daireyi temsil ediyorlardı. Bir grubun diğer grupla görüşmediği, hatta hor gördüğü ve aynı müzik türünü dinleyenlerin bile kendi içerisinde ayrılarak bölündüğü bir sistem.
Korkunçtu.
Mean Girls veya Clueless filmlerini izlerken seyircisi olduğum zorbalık, şimdi öznesi olduğum bir gerçekliğe dönüşmüştü. Futbol takımından olduklarını belli etmeseler öleceklermiş gibi davranan ve bunu haykıran lacivert birer ceket giyen iki züppenin yaptıklarına daha fazla dayanamayıp Noel dolayısıyla saçlarını kırmızıya boyayan Michael'la neredeyse birbirimizin üstünde oturduğumuz koltuktan kalktım.
Yerdeki boş ve plastik bira bardaklarına çarpa çarpa ilerlerken beyaz ayakkabılarımın lekelenmesi, umursadığım en son şeydi.
"Bu kadar eğlence yeter." dedim, uzun boylu ve sarı saçlı olanın elindeki biraya vurup biranın zorbalık yapmaya çalıştıkları çelimsiz çocuğun başının üstüne değil de yere dökülmesini sağlarken. "Parti bitti, dağılın!"
Yüzündeki solan gülümsemesi eşliğinde bakışları da bana döndüğünde kahverengi gözlere bakıp kaşlarımı kaldırdım. "Anlaşılmayan bir şey mi var?" diye bağırdığımda müzik dışındaki her şeyin sustuğunu ve insanların dikkatini bana ve azarladığım iki çocuğa çevirdiğini biliyordum. Ellerimi alkışlar gibi bir hareketle iki kez birbirine vurdum."Parti bitti dedim, dağılın!"
Sarı saçlı çocuk, turuncu saçlı olana benimle ilgili olduğu belli olanalaycı bir bakış atıp bir şey söylemek için hareketlendiği sırada bakışları omzumun üzerinden bir yere takıldı ve duraksadı. İsmini hatırlayamadığım ama İngilizce dersini beraber aldığım çelimsiz çocuk, üstüne dökülmüş olan biraları da peşisıra sürükleyerek yerinden kalkıp hızla uzaklaştı. Sarışın çocuğun bakışları bana çevrilirken, "Hood," dedi, "Kızını buradan al, işime karışıyor."
Arkamda olduğunu tahmin ettiğim Calum hızla yanıma gelirken Ashton, turuncu saçlı çocuğun omzuna dokundu ve "Partinin bittiğini duydunuz." dedi, ev sahibinin kendisi olmasına güvenerek. Müzik sesi aynı anda kesilirken insanların neredeyse üstüste olduğu partide futbol takımında olmalarına güvenerek kendilerini yunan tanrıları zanneden iki züppeyi aşağılamamın bir getirisi olarak herkes bir kavga beklentisiyle etrafımıza toplanıyordu.
Asla kavga peşinde değildim ama üç saat boyunca iyi bile dayanmıştım, gerçekten. Dişlerimi sıkmış, görmezden gelmeye çalışmış veya başka şeylerle oyalanmıştım ama olmamıştı. Bu gibi anları bilirsiniz, kalbiniz durmadan bir şeyler yapmanız için sizi harekete geçirmek isterken aklınız uyumsuzluk yapmamanız ve göze batmamanız için sizi dizginlemeye çalışır. İşte tam şuan, kalbim galip gelmişti.
Uyumlu olanı yapmak istemiyordum, doğru olanı yapmalıydım. Kendim için iyi olanı yapmak istemiyordum, başkasının kötülüğüne sebep olan bir iyilik beni tatmin etmeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
morning glory/ cth
Fanfiction"uyanmak için zamana ihtiyacın var. bunu yapabileceğini biliyorsun, öyleyse yapabilirsin de. hikayen ne, sabah parıltısı?"