you dont even know me

305 41 38
                                    

Merhaba!! Öncelikle yeniden belirtmeliyim ki yoğun saatlerde çalışıyorum ve bölüm yayınlamakta zorlanıyorum. Buna rağmen yorumların ve oyların güzel olmasını bekliyordum sınav da geçtiği için ama asssla istediğimi alamadım.. Hızla okur kaybediyorum ve bu beni üzüyor. Okuyorsanız da ben buradayım demeyi ihmal etmeyin lütfen, yorumlarınız çoook kıymetli.
Bu bölüm desteğini hiçç esirgemeyen livefornothingx ve smokeinyourlungs için, size ayrı ithaf edecektim ama iki bölüm arasına çok zaman girdiğinden yapmayayım dedim shdhshdh sizi seviyorumm!

*

"Benim bacaklarım seninkiler kadar uzun değil Calum! Beklemen gerek!"

Arkasından koşmaya devam ederken bağırdım. Beni duyunca yüzünü bana dönüp içimi titretecek bir kahkaha attı. Aramızdaki mesafeyi iki büyük adımda kapatıp yanıma gelirken benimle beraber yavaş yürüyeceğini sanmıştım.

"Ne yapıyorsun?"

Dizlerinin üstündeki haliyle omzunun üstünden bana baktı. "Çık sırtıma"

"Calum eskisi kadar zayıf olmadığımı bil-"

"Çık dedim Iris, hadi!"

Bacaklarımı beline dolayarak sırtına çıktığımda kokusu ciğerlerime doldu.

Tanrım, en yakın arkadaşına aşık olmak ne kadar zor, diye düşündüm.

Batmaya yüz tutan güneş şehrimizin üstünden apartmanların gölgeleriyle beraber çekilirken kollarımı sıkıca boynuna bağladım.

"Günün en sevdiğim zamanı."

Hayranlıkla gökyüzünü izlediğimi ve ondan bahsettiğimi anlayınca bir an duraksayıp benimle beraber gökyüzüne baktı. Lunaparka iyice yaklaşmıştık.

"Biliyorum, senin sevdiğin her şeyi biliyorum."

Bu cümlenin ne kadar canımı yaktığını görmezden gelmeye çalıştım. Sevdiğim her şeyi bildiğini söylemek ne kadar iddialıydı! Bilmiyordu. En çok sevdiğim şey oydu ve bunu bilmiyordu.

Yürümeye devam ederken bacaklarımdaki ellerini sıklaştırıp ona daha çok tutunmamı sağladı. Bir yandan ayağıyla lunaparkın büyük demir kapısını ittirip gıcırdamasına sebep olurken bir yandan da bana açıklama yapmaya çalışıyordu.

"Neredeyse doğduğumuzdan beri beraberiz Iris, seni herkesten iyi tanıyorum. Bundan memnunum."

"Evet" sertçe yutkunurken bakışlarımı gökyüzünden çekip hemen önümdeki siyah buklelerine çevirdim "En yakın arkadaş olmak böyledir, değil mi?"

Cep telefonunun sesi sorumu yarıda bırakırken özür dilediğine dair bir şeyler mırıldanarak beni sırtından indirdi. Cep telefonu inatla çalmaya devam ederken ceplerini yokladı ama bulamadı. O telefonu bulmak adına bakınırken bakışlarımı ondan çekip eski lunaparka göz attım. Çökmek üzere olan karanlık küçükken Calum'la isimlerimizi kazıdığımız dönme dolabı ürkütücü gösteriyordu. Cep telefonunun tiz sesi kesilmeden sürünce yüzümü buruşturup bakışlarımı ona çevirdim ama orada değildi.

"Calum?"

Burayı hatırlamıştım, bu günü de.

"Calum!"

Neredeydi?

Burada olup beni sevdiğini söylemeliydi, her zaman sevdiğini ve her zaman seveceğini. Tutmayacağı sözler vermeliydi.

morning glory/ cthHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin