Annem perdeleri hızla açarken yorganımı başıma çektim. "Kalkmayacağım" dedim, son beş gündür söylediğim gibi. Yorganı başımdan çekerken, beş gündür yaptığı gibi ofladı. Evet,beş gündür döngü aynıydı: Perdeleri açardı, uyanmayacağımı söylerdim, yorganı açardı, kapatırdım ve çekip giderdi.
Ama bu sabah ekstra dirençli ve inatçıydı.
"Anne gider misin artık?"
Gözlerimi ona dikmek zorunda kaldım. Pembe bluzunün yakasını çekiştirip "Pikniğe gidiyorsunuz,kalk" dediğinde gözlerimi devirdim. Dirseklerimin üstünde doğrulup "Gitmiyorum" diye huysuzlandım.
Vazgeçip gidecekti, çünkü 1995 yılında olmak istemiyordum. Başlarda bunun eğlenceli olduğunu düşünmüştüm çünkü bir rüya sanmıştım. Ama lanet bir rüya değildi, öyleyse de fazla uzun sürmüştü. Beş gündür her sabaha 2020 yılında uyanmak umuduyla gözlerimi açıyordum ama değişen bir şey yoktu.
Muhtemelen yoğun bakımda falandım ve beynim uzun uzun,birbirini tamamlayan rüyalar görüyordu şuan.
"Grace gelecek." dedi, beni ikna etmek adına son kozunu oynarken.
Bunu ilk söylediğinde "GRACE DE BURDA MI TANRIM TEŞEKKÜR EDERİM! "diye çığlıklar atmıştım ancak Grace çıkıp geldiğinde yanılmıştım. Benim rafine müzik zevklerine ve klasik tarzına hayran olduğum Grace'im, yerini boyband delisi bir ergene bırakmıştı. 90larda yaşasaydı böyle olacağını düşünmek beni öldürüyordu, döndüğümde Grace'le arkadaşlığımızı sorgulayabilirdim. Tabii dönebilirsem.
Grace gelince aileme günlerce savunduğum 2020'den geldiğim tezini savunmayı bırakmak zorunda kalmıştım çünkü benim psikolojik destek almam konusunda ısrarcı olmaya başlamışlardı. Başta gülüp geçseler de, yaşanan her olaya neredeyse delirecek konuma gelmem ve insanların benimle günlerce dalga geçtiğini düşünmem yüzünden onlar da tedirgin olmuştu. Babam,okuduğum kitaplardan etkilendiğimi düşünüyordu, annem sadece ilgi çekmek istediğimi. Bu yüzden odamdan çıkmıyor, 1995'in tek nimeti olan şarkılarımı dinliyordum. Ama biraz daha bu odada kalmam da onları tedavi görmem gerektiği konusunda şartlandırabilirdi.
"Üf, tamam! "dedim yorganımı ayaklarımla ittirirken.
"Ah,gerçekten mi?" Başımı sallayıp onu onaylarken yatakta doğruldum. "Buna çok sevindim"dedi, kolundaki renkli bilezikleri şıngırdatırken.
Bu ne iğrenç bir tarzdı böyle. Yüzümü buruşturmamaya çalıştım. Ona bakmaktan vazgeçip yataktan kalktım ve dolabıma yöneldim. Kıyafet dolabımın üstündeki aynadan kendime baktım, sadece yemek yemek için odamdan çıkmıştım ve..Sadece iğrenç görünüyordum.
"Grace'i sen arar mısın?Ben duşa girmeliyim"dedim ayaklarımı sürüyerek banyoya ilerlerken. Annemin bunu seve seve yapacağını biliyordum. Onaylayacak bir şeyler mırıldandı.
Pekala,madem delirmediğimi bilmek istiyorlardı onları buna ikna edebilirdim. En azından dönmek için bir yol bulana kadar.
*
Duşta şofben yüzünden sinir krizlerine girip ağlayarak annemi çağırsam da, sonunda başarmıştım.
Başımdaki havluyla saçlarımın nemini alırken dolabımı açtım. Evet, en azından bir şeyler bana uygun ve yolunda gidiyordu. Oduncu gömleklerinden birini, siyah bir şortu ve siyah converseleri çıkardım. Memnuniyetle gülümsedim, kendimde 95'e ait hissettiğim müzik dışında bir şey daha olması hoşuma gitmişti.
Sürekli düşünüyordum, durmadan, duraksamadan düşünüyordum. Şuan oradaki hayatıma ne olmuştu, hem 2020 yılında hem burada nasıl yaşayabilmiştim? Annemden çocukluk fotoğraflarımı istediğimde bana bir sürü fotoğraf göstermişti, gerçekten de 18 yıl boyunca buradaydım. Ama aynı zamanda oradaydım da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
morning glory/ cth
Fanfiction"uyanmak için zamana ihtiyacın var. bunu yapabileceğini biliyorsun, öyleyse yapabilirsin de. hikayen ne, sabah parıltısı?"