Merhaba! Biraz gecikiyor farkındayım, bölümler neredeyse haftada bire düştü çünkü çalışmaya başladım ve vakit ayırmakta zorlanıyorum. Bunun için üzgünüm, bol bol yorum yaparsanız bu kız çok mutlu olurrr! Sizi seviyorum:")
Bilgisayarda olmadığım için ithaf yapamıyorum ama bu bölüm senin için ninziepie :") güzel yorumların ve desteğin o kadar kıymetli ki.. Sonsuz teşekkürler💚
*
"Acaba 2000lerde uçan arabalar falan olacak mı?"
Michael, daha önce hiç elinde görmediğim çizgi romanı incelerken konuşunca ona döndüm. Süper kahramanların olduğu yapımlar onu kesinlikle iyi etkilemiyordu.
"Muhtemelen olmayacak." Çünkü olmayacaktı.
"Bence de olmayacak."
Ashton bana destek çıkınca Michael kaşlarını çattı.
"Nereden biliyorsunuz ki? Bence teknoloji o kadar ilerler, yeni çıkan bilgisayarları görmüyor musunuz siz?"
Nereden mi biliyordum? Ah Michael..Bir bilsen.
"Bilgisayarlar ve arabalar aynı sistem değil, Mike."
Luke ona sakince açıklama yaparken Michael'ın istediği olmayan küçük bir çocuk gibi yüzünü buruşturmasını istedim.
"Bilgisayar ve telefon sistemleri çok hızlı gelişebilir, daha küçük, daha ince, daha kolay kullanımlı olabilirler ama otomobiller öyle değil." diye devam etti Luke.
Michael bu açıklamalardan bir şey anlamadığını belli edercesine elini havada savururken "Aman neyse işte."diye mırıldandı.
Grace'in Luke'a hayranlık dolu bakışlarını izledim. Onda ne bulduğunu anlamak zor değildi. Üniversite okuyan, yakışıklı, kültürlü ve her yere kolay uyum sağlayan bir çocuktu. Sohbetlerimizi genelde tebessümle izler, çok fazla dahil olmazdı. Grace'i biraz daha oturaklı, daha sakin kılıyordu ve onunla ilgili en sevdiğim şey bu olabilirdi.
"Okullar açılıyor, heyecanlı mısınız?"
Luke'un ortaya attığı soruyla herkesin ilgisi yeniden ona çevrildi. Luke ise cevapları beklerken oturduğu yerde kıpırdanıp kolunu Grace'in omzuna attı. Grace mutlulukla gülümserken Michael "Ne kadar heyecanlıyım, tahmin bile edemezsin." diye sitem etti.
Ashton onun aksine "Liseyi sevmiyorum ama bitecek olması da garip hissettiriyor" diye konuştuğunda başımla onayladım. "Evet, bana da."dedim.
Okulumdan, sınıfımdan, insanlardan, hiçbir şeyden haberim yoktu ama sonuçta dersler aynıydı, değil mi? Yapabileceğimden emindim.
O zamana kadar elimde olan 10 günde Grace'den tanıdığım insanlara dair bilgiler alabilirdim.
2020 yılının sosyal medya ve stalk nimetlerini ne kadar özlediğimi o anda farkettim.
Sarışın yeşil gözlü kızın adı şu, dediği zaman sarışın yeşil gözlü herkesi o kız zannedebilirdim. Ve ben de kim olduğunu soramazdım çünkü tanıyor olduğumu düşünüyordu.
Neresinden tutsam elimde kalan bir durum vardı ortada.
"Calum'dan haberi olan var mı?"
Parmaklarımla oynarken sorduğum soru yüzünden masamızdaki uğultu bir bıçakla kesilmiş gibi bölündü. Michael' ın elindeki çizgi romana bakan Ashton'ın bakışları hızla bana dönerken kaşları çatıktı.
"Neden soruyorsun ki? En son onun yüzünden ne halde olduğunu-"
"Onun yüzünden falan değildi, Ash. Bunu yüzlerce kez açıkladım sana."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
morning glory/ cth
Fanfiction"uyanmak için zamana ihtiyacın var. bunu yapabileceğini biliyorsun, öyleyse yapabilirsin de. hikayen ne, sabah parıltısı?"