Evimde gözlerimi açamadığım bir gün daha..
Yorgun bakışlarımla etrafa baktığımda, buranın normal bir evin salonu olduğunu farkettim. Ellerim bağlıydı ve yüksek ihtimalle uzun süredir burada oturuyordum. Popomdaki acı, bunu adeta haykırıyordu.
Salonun narin merdivenlerinde beliren adama baktım. Orada oturuyordu. Yaşı, otuzu geçmiş olmalıydı. Saçlarındaki tane tane beyazlar ve düşünceli bakışları dikkatimi çekiyordu.
Gözlerimi sıkıca kapatıp, tekrar açtım. Bunun bir rüya olmasını diledim fakat, değildi!
Kanar yoktu, oğlum yoktu. Güvende değildim.
Üstelik karşımdaki adam, marketteki o adamdı. Son duyduğum sözleri hatırlayarak eğilip karnıma doğru baktım. Gözlerim anında dolarken, hissetmeye çalıştım. Onun, minik bedeninin içimdeki varlığını.. hissetmeye çalıştım.
"Bebeğime bir şey yaptın mı?" diye sorarken, sesimin endişeli çıkmamasına gayret ettim.
Bir anda kafasını kaldırıp baktığında, korkutucu gözleriyle karşı karşıya kaldım. İtiraf etmeliydim ki, adam çok korkunçtu. Üstelik yüz hatları, Kanar'ı andırıyordu.
"Seni neden kaçırdığımı merak etmiyor musun gerçekten?" diye sorarken ayağa kalktı ve sehpadan içi dolu bir bardak aldı. Kafasına dikerken gülmeye başladı ve bardağı bırakıp konuşmaya devam etti.
"Gerçi doğru, alışkınsındır sen. Bir sebep araman saçma olurdu."
"Bebeğime bir şey yaptın mı?!"
Acıyan boğazımla beraber, yanaklarımda birkaç damla belirdi. Kanar, neredesin?
"Aslında orada bitirmek istemiştim bu işi. O aptal karnına attığım tekmeyle yok olacağını düşünmüştüm.." derin bir nefes alarak bana doğru yaklaştı. "Ama olmamış, bu durumu uzatmanın daha hoş olacağını düşündüm."
Sessizliğimi koruyarak karşımdaki sehpaya oturmasını izledim. O ise, susmuyordu.
"Doktor, hala yaşadığını söyledi annesi, henüz korkmamalısın."
Yapmacık bir sevimlilikle karnıma doğru uzattığı parmağıyla, elimde olmadan bağlı olduğum sandalyede çırpındım. Bu sırada, ayaklarımın da bağlı olduğunu farkettim.
"Bu bebek doğmayacak güzel kız. Üzgünüm ama doğmayacak."
"Neden Allah'ın cezası neden?!"
"Çünkü, daha sırada Kutay var."
Duyduğum şeyi, duymamış olmayı o kadar çok isterdim ki.. oğluma zarar verileceği düşüncesiyle bağırmaya başladım.
"Kimsin sen, senin,, bizimle ne derdin var?!"
"Öncelikle, bana bağırılmasından hiç hoşlanmıyorum. Sadece bir kez uyarırım. Bir daha bağırırsan, veledin ömründen bir gün de sen yemiş olursun..."
O kadar ciddiydi ki, ses tonundaki tehditkarlıkla, bakışlarının uyumu sesimi kesmeme neden oldu.
"He şöyle, normal sorulan sorulara cevap vermek daha güzel.." ses tonundaki sakinlik, çığlık atma isteği doğuruyordu içimde. Ruhum daralıyordu, kusacaktım. "Kanar'ı ortadan kaldırdıktan sonra, etrafımda düşman istemiyorum. Sonra bunlar büyüyecek, intikam isteyecekler, e tabi hakları da var. Fakat, onlar ortadan kalkarsa bir sorunum olur mu? ben sana söyleyeyim, hayır."
Sessizce oturabilirdim. Kanar'ı bekleyebilirdim. Sabırlı değil miydim? O beni bulurdu, kurtarırdı biliyorum. Ne zaman kurtarmamıştı ki?
"Asma suratını" diyerek yerinden kalktı. "Şehit olacak, öyle düşün.. hem zaten şu boktan dünyaya gelip ne yapacak?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıtlama Şekeri
RomanceEmre, Hakan, Fatih, Sado ve İzel.. Hakan çok sinirli olduğu için ona bulaşmaya cesaret edemeyen Emre, usulca Sado'nun yanına yaklaşırken onu uyarmak yerine sessizce gülmeyi tercih ediyordum. Sado birden ensesine yediği darbeyle afallarken Emre'nin a...