Kanar, yavaş yavaş iyileşiyor derken şöyle evimize kısaca bir baktım. Herkes bizdeydi. Öyle ki Kanar'ın halası bile bizdeydi.
Babam artık kalkması gerektiğini söyleyerek ayaklanırken Emre bacaklarından tuttu.
"Gitme be gülüm. Özlemişiz biraz daha kal."
Babam gülerken Fatih de babama doğru baktı.
"Evet baba gitme, özledim."
Herkes Fatih'ten duyduğu baba kelimesiyle kendisinden geçerken babamın dolu gözleri beni buldu. Sarıldığımızda herkes bize bakıyordu.
Kanar kıskanç bir ifadeyle bize doğru bakıp "Ulan o benim de babam."
"Beni o büyüttü ama" diyerek kendisini savundu Fatih.
Babam benden ayrılıp onlara gülerek bakarken Kanar konuştu.
"Ben de kızını aldım, oğlu oldum."
"Ben de oğlu sayılırım."
"Ya ben direkt kızıyım. Neyi tartışıyorsunuz?" diye sorduğumda bu sefer herkes gülmeye başladı. Hayalini kurduğum ortam tam olarak burasıydı. Fatih ve Kanar didişmiyor, birbirleriyle dalga bile geçebiliyorlardı.
"Hadi size iyi eğlenceler."
Hala, kafasıyla selam verirken babamı kapıya kadar uğurladım. Kalkmaya karar verdiyse, onu vazgeçiremezdiniz.
Ablam da babama sarıldıktan sonra evden çıktı.
Ablişkomla kol kola salona girdiğimizde Murat abi aşkla ablama bakıyordu.
"Hala ya, bir kızı çok seviyorum ben" diyerek dert yanan Sado'nun haline gülümsüyordum. Halası dahi değilken hala diyişine Kanar bile gülüyordu.
"Sevmek, dünyadaki en güzel tattır" diyerek Sado'nun bacağına dokundu hala. "Vazgeçmemelisin."
Sado dertli dertli konuşacakken Emre önemsiz bir şey söylüyormuş gibi konuştu.
"Kız bunu sevmiyor ama."
"Sevmekten bahsediyorsak, önemli olan sevilmek değildir. Önce adam akıllı sevdiğinden emin olacaksın. Hakkını vereceksin."
"Ama insan sevilmek de ister."
"İnsan en çok kavuşmak ister" diyerek yere doğru bakan Hakan, önündeki çayı yudumladı. Konuyu bilmeyen tatlı hala ona doğru baktı.
"Elbet bir gün kavuşacaksın evlat."
Yarkın halasına doğru fısıldayarak ölü olduğunu söylediğinde hala bunu bekliyormuş gibi cevapladı.
"Olsun, yine de kavuşacak. O orada onu bekliyor."
Hakan suratındaki hüzün barındıran tebessümüyle bize doğru baktığında onun önünde yere bağdaş kurdum. Yerde oturmayı sevdiğim için kimse bunu yadırgamadı.
"Lan bu da bir doğuramadı!" diye bağıran Emre'nin kafasına vuran Yarkın'a bakan gözlerim, birden karnıma kaydı. Sekizinci ayın bitmesine daha üç hafta olduğu için garip garip ağzımdan çıkan mırıltılar eşliğinde bacaklarımın arasından kayan sıvının varlığını hissetmeye başladım.
"Şimdi değil" diye fısıldarken ortamdaki kahkaha kesilmişti. Sohbeti dahi duyacak halde değilken endişemi iliklerimde hissettim. Kanar anında ayaklanıp beni kucağına aldığında evde kısa bir bağrışma geçti ve Hakan'ın kucağına yerleştirildim.
Endişeyle bağırıyordum.
"Kızım!"
"Annime ne oluyor?" diyerek endişeyle bağıran Kutay'a bakarken sakin kalmaya çalışarak acımı bastırıp gülümsediğinde endişesini dindirmeye çalışıyordum.
"Kardeş geliyor."
"Kardeş geliyor!" diyerek el çırptığında gözlerim kapandı. Tatlı bağırışı hala kulaklarımdaydı.
"İzel!"
...
Hastane odasındaki kalabalığımız arasında duygusal gözlerim Kanar'ı bulmuştu. Bana doğru bakarken bakışlarında, beni sevmediğini söylediği o günkü tonu görüyordum. Başımı brladan uzak tutmak istediği için sevmediğini söylerken gözleri böyle bakıyordu, sevgi dolu.
İşte bu bakış yüzünden o gün arkamı dönüp gidememiş, ona doğru sarmıştım hayatımı.
Karanlık bir yoldaydı arabam, şarjım bitmişti. Yönümü kaybetmiştim. Geri dönüşün olmadığı o yolda iki tane adam görmüştü gözlerim. İçimdeki o korkunun aşka dönüşeceğinden bir haberdim.
Önce kardeşini sevmiştim bu adamın. Yarkın, cana yakın ve sempatik tavrıyla hemen dünyasına çekmişti beni. Ardından ise Kanar'ı çözmek istemişti beynim. Onu deli gibi öğrenmek isterken şimdi ezbere biliyor olmama bütün gücümle gülümseyebilirdim.
Hayatta başarmak istediğim her şeyi başarmıştım. Çok iyi bir mimar olmak istemiştim ve o gün yaptığım kaza sayesinde tanıştığım adam, projeme sahip çıkarak adımı duyurmama yardım etmişti. Şimdi hayalimdeki proje hayata geçirilmişti ve ben bundan duyduğum mutluluğu tarif edemiyordum.
Aşık olmuştum. Bir zamanlar yapamayacağımı dahi düşünmüş fakat bunu kendime hiç sesli bir şekilde söyleyememiştim. Şimdi ise duyduğum sevgi ve hissettiğim aşk duygusu son noktadaydı. Birini en fazla ne kadar sevebilirsem, o kadar seviyordum Kanar'ı.
Şuan karşımda bulunan adam tebessüm dahi etmezken, gözleri dolu dolu kızımıza bakıyorsa eğer, dünya gerçekten değişebilirdi. Biz değişebilirdik ve her şey daha güzel olabilirdi.
Hakan'ların sevdiklerinden ayrılmak zorunda olduğu bu dünyada, biz birbirimizle kalabilmiştik. Hala beraberdik ve bunun kıymetini Hakan'ın bakışlarındaki mutlulukla karışık hüzünde görebiliyordum. Belki de yaşasaydı sevdiği kadın, şuan onun da bir çocuğu olacaktı.
Emre, kızımızın minik ellerine dokunmaya çekinirken, atikliğinin son bulduğu tek yerin burası olduğunu farkettim. Bir tek burada nazik olmak sorundaydı. Ve o her haliyle tatlıydı.
Kutay'ın yetmeyen boyu yüzünden ağlak yüz ifadesine dayanamayan Fatih onu kucaklayıp, kardeşine daha yakından bakmasını sağladığında hissettiğim duyguların tarifsiz olduğunu anladım. Bu asla tarif edilemezdi çünkü yüzünde gerçek bir mutluluk vardı.
Size defalarca kez söylemiştim. Biz normal sevmeyi beceremeyen insanlar topluluğuyduk.
Bir kuyu gibiydik ve buraya batan asla çıkamazdı.
Çünkü eğer normal sevebiliyor olsaydık, Hakan'ın hayatında şuan başka bir kız olurdu. Sado başka bir kızı sevmeye başlamış olurdu. Fatih ise beni çoktan unutmuş olur o kadar acıyı hiçbir zaman çekmezdi. Ben ise Kanar'dan vazgeçmiş olurdum.
Emre, ayrı bir dünyaydı. Sevgiyi bizden gördüğü için her daim uzak kalmak istemiş, kendini tamamen soyutlamıştı.
İşte biz böyleydik. Emre gibi birini sevmekten korkutacak hale getirmiştik.
Size aksi bir önerim olmayacak. Normal sevmek, sevmek değildir çünkü. Yaptığımızı savunmayacağım ama normal seveceksek bunun anlamı olmazdı ki!
Anormal sevmeliyiz.
Tekrar tekrar söylüyorum. Bizler normal değil, anormal sevgilerde var olmalıyız.
Ve umarım bir gün anormaller olarak bir yerde toplanırız.
Sizleri çok seviyorum. Ve kitabımı okuyup, bizim tatlı dünyamızı anlamaya çalıştıysanız eğer, sizi hiç unutmayacağım.
Kitapla vedalaşamıyorum. Daha önce de söylemiştim, diğer kıtlama şekeri kitabım daha farklı bir senaryo ve aynı kişilerle başladı ve devam edecek. Kim bilir, belki o bittiğinde bir yayıneviyle dahi buluşabilir.
Bu kitap çok küçükken yazmaya başladığım bir kitaptı. Bu yüzden bunu düzenlemektense, diğeri daha fazla içine sinecek.
Destekleriniz için teşekkür ederim ve yorumlarınız benim için kocaman değerlere sahip!
Diğer kitapta buluşmak üzere,
Hoşçakalın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıtlama Şekeri
Roman d'amourEmre, Hakan, Fatih, Sado ve İzel.. Hakan çok sinirli olduğu için ona bulaşmaya cesaret edemeyen Emre, usulca Sado'nun yanına yaklaşırken onu uyarmak yerine sessizce gülmeyi tercih ediyordum. Sado birden ensesine yediği darbeyle afallarken Emre'nin a...