Sabah olduğunu haykıran güneş ışığı gözlerimi rahatsız ederken, ellerim alnımı buldu. Alnımın, elimin ağrısı birbirine karışmıştı ve ben hiç iyi hissetmiyordum.
"Kanar!"
"Geldim!"
Kanar elinde tepsiyle odaya girince şaşkınlıkla dudaklarım aralandı. Kanar, kendinde miydi?
Dün geceyi hatırlıyordum. Arabaya bindiğimizde, o kadar ağrıma rağmen o adamla yan yana olduğum için azarlamıştı. O adama bizden bahsettiğim için bana demediğini bırakmamıştı. En son bayılmıştım. Ayıldığımda yatağımdaydım ve çareyi kendimi uykuya teslim etmekte bulmuştum.
"Bu ne şimdi?" diye sorarken ters ters tepsiye baktım. Güzel bir kahvaltı tepsisiydi ama şuan bu zerre kadar umrumda değildi.
Ne güzel bir tepsi olması ne de Kanar'ın hazırlaması.. hiçbiri umrumda değildi.
"Kahvaltı.."
Bakışlarından okunan pişmanlığı görmezden gelerek dolan gözlerimi silip ayağa kalktım. Kanar oturduğu yerden kalkınca peşimden gelmeye başladı.
"Gökhan bir poşet vermişti. Nerede o?"
Sinirli nefes seslerinin arasından mırıldandı. "Hala Gökhan diyor kafayı yiyeceğim.."
"Poşet nerede dedim!"
Bağırdığım için artan baş ağrım şiddetlenince sağlam elimle kafamın arkasına bir yumruk attım. Ne yaptığımın farkında bile değildim ama ağrıya dayanamadığım kesindi.
Gösterdiği çekmeceyi açarak ilaçları sırayla içtim ve poşetteki alçı askısını boynuma geçirdim. Kanar' yardım etmek için tepsiyi bırakıp yaklaştığında, bir adım geri çekildim.
"İzel, şöyle yapma."
"Nasıl yapmamı istersin? Hastalığımı umursamayıp kötüleşince içki içmemi mi istersin?"
"Bu şey sende olmadığı için beni anlayamıyorsun ki."
"Evet, bende yok. Ama ben asla seni üzeceğimi bilerek bir şey yapmazdım. Bu senin elinde ve iradende olan bir şey. Kötü olmayacaksın demiyorum sana, içmeyeceksin diyorum!"
"İzel" diyerek kollarımdan tutup yakınlaştı. "Özür dilerim. Haklısın, gerçekten özür dilerim."
"Şurada birkaç ay sonra okulum bitiyor biliyorsun."
Devam etmemi beklercesine yüzüme bakmaya devam ediyordu.
"Stajımı sizin şirkette yapmayacağım."
Hafifçe kaşlarını çatarak sordu. "Başka nerede yapacaksın?"
"Saygın Mimarlık."
Benden hızlıca uzaklaşıp parmaklarını saçlarının arasına daldırdı. Boğazındaki belirginleşen damarları beni ürkütüyordu, çok korkuyordum ama asla belli etmiyor, geriye doğru bir adım bile atmıyordum.
Çok ünlü bir iş yeriydi ve buranın üstüne Türkiye'de daha iyi bir şirket yoktu. Haliyle Kanar'da işin içinde olduğu için adamı tanımıştı. Bu yüzden şirketin ismini söyler söylemez teklifin Gökhan'dan çıktığını anlamıştı.
"Böyle bir şey olmayacak!"
"İzin aldığımı hatırlamıyorum" derken tepsiyi mermerin köşesine doğru iterek masadaki kahvaltılıklardan yemeye başladım.
"Beni böyle mi cezalandıracaksın?!"
"Seni cezalandırdığımı sanmıyorum. Eşinin kariyeri için müthiş bir şey bu. Aksine, sevinmen gerek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıtlama Şekeri
RomanceEmre, Hakan, Fatih, Sado ve İzel.. Hakan çok sinirli olduğu için ona bulaşmaya cesaret edemeyen Emre, usulca Sado'nun yanına yaklaşırken onu uyarmak yerine sessizce gülmeyi tercih ediyordum. Sado birden ensesine yediği darbeyle afallarken Emre'nin a...