İzel Varol
Babamın dizine başımı koymuş önümdeki televizyona bakıyordum. Gülmem gereken sahnelerde kaşlarımı çattığımı farkedince kafamı kaldırıp babama baktım. Gözleri dolmuş saçlarımla oymuyordu."Ya" diyip doğrulduğumda yanakları ıslanmaya başlamıştı. Onun ağlamasına dayanamayıp ben de bıraktım kendimi.
"Abin yok, ablan yok, sen de gideceksin..."
Babama sarıldım her zaman yaptığım gibi. Karşılık verse de göğsünün titrediğini hissetmek beni mahvediyordu. Annem neredeydi Allah aşkına? Babamı böyle neden tek bırakıyordu.
Ağlamamı bastırıp gülümseyip babamın karşısında yere çöktüm.
"Nereye gidiyorum baba ben ya. Kovmadığın sürece hep buradayım."
Gülümsemesi buruk ve kırgındı. "Öyle deme. En erken sen gidiyorsun. En küçük ve en..."
Konuşmasına devam etmesini istemediğim için sustum ve başımı omzuna koydum. O sırada dış kapının sesi duyuldu ve birkaç dakika sonra içeri annem girdi.
"Ah bey" derken annem gözleri dolu dolu babamın yanına geldi. Telefonumun titreyişini engellemek için ayaklandığımda annem bana onları baş başa bırakmam gereken bir mesaj göndermeye çalışıyordu.
Askılıktan ceket alıp evden çıktım ve telefonuma uzandım. Kanar ne ara bu kadar çok aramıştı ki?
Tam onu arayacakken tekrar telefonum çaldı.
"Efendim Kanar."
"Neden açmıyorsun İzel! Kafayı yiyeceğim en sonunda. Şu telefonun çaldığı an açacaksın. Zor mu?!.."
"Özür dilerim" dedim sakince.
"Ağladın mı sen?"
Yumuşayan sesine karşı tebessüm edecek halim bile yoktu. Gerçekten ev ne kadar durgundu. Babam ve annem ise bir o kadar durgundu. Her şey düzelecek, alışacaklar derken ben de evlenme hayalleri kuruyordum. Ertelemek istediğimi söylesem Kanar'ın tepkisinden korkuyordum.
"İzel, iyi misin sen? Nerdesin?"
"Evin önündeyim. Yeni bindim arabaya."
Telefon suratıma kapandığında öylece direksiyona yasladım kafamı. Ve ilk gün oluşunu umursamadan ablamı aradım.
Açmayacağını sandığım sırada sesini duydum.
"Efendim aşkım" diyen sesini öyle çok özlemiştim ki.
"Nasılsın ablam" dedim sesimin normal çıkmasını sağlayarak. "Bir şeyleri bölmedim umarım..."
Ablamın kahkahasına gülerken o konuştu. "Terbiyesiz" dese de hala gülüyordu. Evet, ablam iyiydi. Ve bu şuan bilmek istediğim tek şeydi.
"Öyle sorayım dedim ben kapatayım o zaman" dediğimde arkadan eniştemin sesini duydum.
"Şampuan mı bitmiş?!" diye bağırmıştı.
"Size şampuan nasıl dayansın" dedikten hemen sonra telefonu kapattım. Ablamın kahkahası hala kulaklarımdaydı.
Babamın halini düşündüm tekrar. Ve bu gözlerimin dolmasına neden oldu tekrar.
Yan kapım açıldı ve Kanar bindi arabaya. "Hadi sür bir kafeye doğru."
Ona baktım dönüp; sevdiğim adama. Ne de güzeldi.
Tek kelime etmeden arabayı çalıştırdım. Hiç üşenmeden birinci köprünün yanındaki kafeye gittim. O da itiraz etmedi. Arabayı park ederken yanımda bekledi, hatta oturacağımız masaya bile ben karar vermiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıtlama Şekeri
RomansaEmre, Hakan, Fatih, Sado ve İzel.. Hakan çok sinirli olduğu için ona bulaşmaya cesaret edemeyen Emre, usulca Sado'nun yanına yaklaşırken onu uyarmak yerine sessizce gülmeyi tercih ediyordum. Sado birden ensesine yediği darbeyle afallarken Emre'nin a...