22

176 21 61
                                    

*Yoo Taeyang*

Uyanmışlığımın verdiği mahmurlukla gözlerimi açmak istedim. Karşımda kimi göreceğimi biliyordum ama gözlerimi açmaya halim yoktu her ne kadar çabalasam da. Elimin altındaki belini okşadım yavaşça. Uyansın istemiyordum. En az benim kadar onun da yorulduğunu biliyordum. Birbirimize geçmiş kollarımız beni o kadar iyi hissettiriyordu ki, bu hissi yaşamayalı yıllar olmuştu sanki. Nefesini dinliyordum gözlerim kapalı bir şekilde. Bu hissi hiç kaybetmek istemiyordum. Sanki bir zorunluluğummuş gibiydi onun nefesi. Huzur buluyordum, nefesinde hayatımı buluyordum. Bu hisler çok uzaktı yaşamımdan. Köpeğiyle yaşayan ruhsuz ve katı bir matematik öğretmeniydim belki de. Ama beni değiştiren şeyler vardı ve o şey şu an kollarımın arasındaydı. Evet doğru olan buydu, kelimesi kelimesine.

Ya da sadece mutlu olmak istiyordum heyecansız, sönük yaşamımın aksine. Hak etmiyor muydum? Evet uzun bir süre hak etmediğimi sandım. Korktum. Çok korktum. Lakin sadece hak etmek istiyordum artık. Bunun için çabalamak ve karşıma çıkan pürüzlere engel olmak, evet işte tek amacım buydu.

Yine de ben hak etmesem bile benden daha çok mutlu olmayı hak eden Kyun'a sahiptim. Benim küçük öğrencim. Pek küçük olmasa da, hatta bazen benden daha olgun davransa da, benim için küçük olacaktı daima. Beni nasıl bu kadar kendine çekebilmişti hiç bilmiyordum. Hayatımın içine bir anda sızmıştı. Kendime verdiğim sözleri onunla tanışana kadar çok güzel tutmuştum ama onu gördüğüm ilk gün, kalbim sanki ağzımda atmaya başlamıştı. Uzun zaman sonra ilk defa birisi beni heyecanlandırmıştı ve ben bu histen kurtulmak için uğraşmak istememiştim. Çok güzeldi çünkü.

Bana olan ilgisini fark ettiğimde ise daha fazla arzulamıştım bunu. Hayatımın merkezine koymak istemiştim ama önümdeki engeller yüzünden bunu yapamamıştım. O çok değerliydi. Eşsizdi. Bunu ona bakan herkes anlayabilirdi de. Gözlerindeki zeka pırıltıları ve yüzündeki güzel gülümseme onu Kyun yapan şeylerdi. Ben de o küçük öğrenciye aşık olmak üzereydim. Unutun bunu, söylemedim ben.

Gözlerimi açtım yavaşça karşımdaki güzelliği görmek için. Tam da hayal ettiğim gibi uyuyordu. Kaşları biraz çatılmış ve öpülesi dudakları aralanmıştı. Kaşlarını düzeltsem parmaklarımla ve aralanmış dudaklarından öpsem ne olurdu ki? Aklıma onun evine gittiğimde benim söylediklerime alındıktan sonra uyuduğunda odasına gizlice girip onu kısacık bile olsa izlediğim gelmişti. Hayatımda gördüğüm en güzel uyuma şekliydi. O gün kalbim ağlayarak onu reddetmiştim.  Oysa ne kadar istemiştim doya doya öpmeyi, sevmeyi.

Kötü fikirleri aklımdan atmaya çalışıp çok hareket etmemeye çalışarak Kyun'un arkasından komodinin üzerindeki saate baktım. Neyse ki saat hâlâ erkendi. Biraz daha onu izleyebilirdim. Başımı tekrar yastığa koyduktan sonra onun kapalı gözlerine baktım. Kirpikleri biçimli bir halde gözaltlarına düşüyordu. Biraz zayıflamış görünüyordu, sanırım onu biraz beslemeliydim. Daha fazla zayıflasın istemiyordum. Belindeki elimi kaldırıp yüzüne getirdim. Her bir noktasına dokunmak istiyordum. Kaşlarının üstüne düşen koyu kahverengi tutamları birazcık kenara ittirdim. Parmak uçlarımda yavaşça yanaklarına dokundum. Nasıl bu kadar güzel olabilirdi ki? Dudaklarına dokundum. Kiraz gibiydi, tam şu an öpmek istiyordum.

Ardından dün yaşananları düşündüm istemsiz. Juho'nun bana attığı tehdit mesajlarını, bizi gördüğü anda ki hayal kırıklığını. Ondan ayrılmamı hâlâ yediremediğini biliyordum kendine ama yıllar geçse bile hep böyle mi olacaktı bilmiyordum. Yıllarca kendime eziyet etmiştim ona yaptıklarımdan dolayı. Mutlu olmayı hak etmediğimi düşünmüştüm ve şu anda da cezalandırıldığımı da biliyordum. Yine de kendimi bencil gibi hissediyordum, beraberimde bu minik çocuğu da sürüklüyordum. Bu güzel ve mutsuzluğu hak etmeyen çocuğu. Lakin daha geri dönüşü yoktu yaptıklarımın. Zira geri dönmek de istemiyordum zaten. Yanımda olduğu için çok mutluydum.

what a beautiful teacher! || hwitaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin