10

311 27 20
                                    

"Ah! Canım yanıyor. " diye bağırdım. Revirdeydik. Tatlı bir hemşire bizimle ilgileniyordu.

"Bitmek üzere. Sakin ol. " dedi hemşire. Uslu bir çocuk olup sesimi kestim.

Ayırmaya çalışırken bir kaç yumruk da ben yemiştim. Gerçi bilerek attıkları kesindi. Ne var yani, iki erkek birbiriyle çıkamaz mı? Ne saçma bir şey. Chanhee'de öyle ezik bir insan değil ki, eli kolu bağlı dursun. Bir de karşı tarafı görün siz.

Doğruları konuşmamız gerekirse en çok dayağı ben yemiştim. Karnımda bir kaç morluk vardı, çünkü yere düşmüştüm ve tekme yemiştim. Dudağım patlamıştı ve sağ gözüm morarmıştı. Chanhee'nin ise sadece kaşı yarılmıştı. Okulun müdür yardımcısı, yanımıza gelmiş nasihat veriyordu. Sanki suçlu bizmişiz gibi. Bu insanların gözünde muhtemelen el ele bir erkekle gezmek yanlış gözüküyordu. Ama öyle değildi. Nasıl bir kız ve erkeğin yiyişmesi bu okulda önemsizse iki erkek için de önemsiz olmalıydı. Canım bu duruma oldukça sıkılmıştı. Chanhee yanımdaki sandalyede oturmuş dikkatle beni izliyordu.

"İyi misin? " Diye sordu. Nedense bu soruya gülesim gelmişti.

"Oradan iyi gibi mi görünüyorum?" Dedim tebessüm ederek. O da bana gülümsedi ve saçlarımı karıştırdı. Umuyorum ki bugünki olay annemin kulağına gitmezdi. Çünkü, bu kadar şeyi ona açıklamak kolay olmazdı. Derince nefesi içime çektim. Bir kaç dakika önce tenefüs zilinin çaldığını duymuştum. Eminim birazdan burası insan kaynayacaktı. İti an çomağı hazırla misali, insanlar akın etmeye başlamıştı. Hyuncheol hyung, ilk gelen kişi olmuştu. Yanıma gelip beni şöyle bir süzdü. Bizim sınıfımızdan, cana yakın bir arkadaşımızdı. Abimiz gibiydi genelde.

"Kim yaptı sana bunu? " Diye sordu. Hiç kimse der gibi başımı salladım. Olay büyüsün asla istemiyordum. Tabi Chanhee, ağzını tutamayıp kim olduğunu anlatmaya başlamıştı. Ona göz devirdim ve gözlerimi kapattım. Tam o sırada hızla kapı açıldı. Gözlerimi açıp kimin geldiğine baktım. Muazzam sarı saçlarıyla salına salına yanıma gelen kişi Yoo Taeyang'dan başkası değildi. Yüzünde endişeli bir ifade vardı. Yatağın içinde dikelmeye çalıştım ama karnıma giren acıyla geri yatmak zorunda kalmıştım.

"İyi misin Youngkyun? Duyduğum gibi geldim. Ailenin haberi var mı? Youngbin'i aradım gelmeden önce. " Dedi. Gergince gözlerimi kapattım. Öğrenmiş oldum ki Taeyang endişelenince eli ayağı birbirine giriyordu. Ne yapacağını bilemiyordu. İstemsiz bir gülümseyesim gelmişti. Ama Youngbin aklıma gelince hemen kaçtı bu isteğim. Anneme haber vermeyeceğini biliyordum ama canımı çok sıkacaktı.

"İyiyim Bay Yoo. Düşünüp geldiğiniz için teşekkürler. " Dedim. O sırada Chanhee'nin otuz iki diş sırıttığını görebiliyordum.

"Buyurun, böyle oturun Bay Yoo. Biz çıkalım. " Dedi ve Hyuncheol'la beraber odadan çıktı. Yalnız kalmıştık. Bay Yoo, gergince yanı başımdaki sandalyeye oturdu. Bir süre sessiz kaldık.

"Bay Kang, neden kavga ettiğinizi anlattı. " Dedi. Başını aşağı eğmişti. Herhangi bir şekilde utanmıyordum bu durumdan. Ama onun tepkisini merak ediyordum. Benim eşcinsel olduğumu öğrenmişti. Gerçi ben bile çoğu şeyden emin değildim. Ne diyeceğimi bile bilmiyordum. Kendimi biraz daha zorlayıp kaldırmaya çalıştım ve yüzüne baktım. Karşı karşıyaydık.

"Evet, eşcinselim. Ama bana kalırsa bu bir kavga sebebi olmamalı. Ben onları kızlarla çıkıyorlar diye dövüyor muyum? " Dedim. Hafif bir kıkırdama bahşetti bana. Keşke güldüğü sırada yüzüme baksaydı. Kalbim bir tuhaf oldu.

"Haklısın Youngkyun. Ama biliyorsun insanların senin gibi kişilere, yanlış anlama lütfen, karşı bir nefreti oluşuyor. Hiç istemezdim böyle olmasını. Özellikle sana zarar gelmesini. Seni anlıyorum, sonuna kadar. Özgür bir insansın, hayatını şekillendirmek senin elinde. Ne yapmak istersen onu yapabilirsin. " dedi. Gözlerimin içine baktı. O kadar güzel bakıyordu ki. O an benim için dünya durdu. Tam şu anda yapmak istediğim şeyi yapacaktım. Sonuçları umrumda değildi. Uzanıp dudaklarına bir öpücük kondurdum. Bütün vücuduma elektrik vermişler gibiydi. Çok hızlıydı fakat bir çok şey hissetmiştim. Hemen geri çekilip tepkisini ölçmeye çalıştım. Dudaklarım uyuşmuş gibiydi. Muhtemelen tek kelime bile edemezdim.

Bekledim, bir şey söylemesini. Boğazını temizledi. Utanmış görünüyordu. Aynı zamanda sinirli gibiydi. Lakin bir tiksinme belirtisi göremiyordum. Bu bizim için bir ilerlemeydi.

"Bunu görmezden geleceğim Youngkyun-shi. Hormonsal olduğunu düşünüyorum. Lütfen bir daha olmasın. Senden rica ediyorum, ilişkilerini daha gizli tutarak yaşamalısın. Bunu öğretmen tavsiyesi yerine, bir abi tavsiyesi olarak al. " dedi ve ayağa kalktı. Bu öpücüğün kesinlikle hormonlarımla bir alakası yoktu. Hatta hayatımda yaptığım en doğru şey bile diyebilirdim. Tamam, ergen olabilirdim ama kendimi kontrol edebiliyordum. Yine de çok tepki göstermemesi beni biraz sevindirmişti. Keşke abi demeseydi ya. İşte o zaman tamamen keyiflenebilirdim.

***********

Kapının anahtar deliğine anahtarı taktıktan sonra açıp içeri girdim. Yüzüme bir ton fondöten sürmüştüm. Bütün gün odamdan çıkmayı düşünmüyordum ama ihtimalleri göz önüne almalıydım. Salondan televizyon sesi geliyordu.

" Ben geldim ve odama gidiyorum. Akşam yemeği yemeyeceğim. " Diye seslenip hemen odama yöneldim.

"Dur kuzen, nereye hemen. Yüzünü görmeme izin ver bir. " Dedi alaylı ses. Daha fazla adım atamadan olduğum yere çakıldım. Şaşırmamıştım burada olmasına.

"Hoşgeldin hyung. Gel odama gidelim. " Dedim gözlerimi kaçırarak.

"Taeyang mı söyledi geleceğimi? Asla tutamaz böyle sırları. " Dedi gülerek. Yanıma geldi ve yüzümü elleri arasına aldı.

"Fondötenden de görünmüyor ki! Yüzünü temizle gel. " Dedi. Ağzını kapatmaya çalıştım. Annem evdeydi ve bu kadar sesli konuşması sağlıklı değildi.

"Hyung! Annem duyabilir. " Dedim kızarak. Yine güldü. Anlamsızca yüzüne baktım. Niye gülüp duruyordu bu? Fazla garip.

"Teyzem evde yok ki. İşi uzayacakmış. Bu gece gelmez bile bence. " Dedi. Derin bir nefesi dışarı verdim. Bu biraz iyiydi. Kuzenimden uzaklaşıp odama yöneldim.

"Noldu şimdi, anlat. " Dedi. Üstümdeki gömleği çıkarıp yerine dolabımdaki tişörtlerimden birini giydim.

"Öncelikle, ben eşcinselim. " Dedim. Her şeyin en başından başlasam güzel olurdu. Youngbin'in yüzüne baktım. Şaşırmış gibi görünmüyordu.

"Bunu biliyorum ama asıl soru kiminle eşcinsel olduğunu anladığın? " Dedi. Yüzüme gülerek bakıyordu. Cevabı biliyor ama benden bekliyor gibi görünüyordu.

"Taeyang. " Dedim mırıltıyla.

"Kim? Bir daha söyle. " Dedi yaklaşarak. Resmen benimle dalga geçiyordu.

"Taeyang işte ya! " Diye bağırdım. Kahkaha atmaya başladı. Sinirle suratına baktım. Altımdaki pantolonu da değiştirdikten sonra lavaboya yöneldim. O da arkamdan geliyordu.

"Başından beri biliyordum. " Dedi. Öfleyerek yüzümü yıkadım. Peçeteyle kuruladım suratımı.

"Okula başlamadan önce tanıştık. Bilmiyorum bir anda oldu. O harika biri. " Dedim. Hüzünlüydüm. Çünkü bir nevi imkansızdı.

"Biliyorum. O, en yakın arkadaşlarımdan birisi. Sana bir sır vereceğim. Ama aramızda kalacak. " Dedi duraksayarak. Başımı salladım. Meraklanmıştım.

" Juho'yla aralarında bir şeyler geçmiş. O akşam bahsettiğim kişi Juho'du. Ve bizim eksik bildiğimiz şey üniversitedeyken Taeyang'ın Juho'yu reddetmemiş olması. O kadar süre boyunca sevgililermiş. " Dedi. Ne yani, şimdi Taeyang'da mı benim gibiydi?

###########

Merhabalar benim güzel okuyucularım. Uzun zaman geçmişti. Sizi bu kadar beklettiğim için özür dilerim. Ama tam böyle ilhamım var meşgul oluyorum, yazamıyorum. Son zamanlarda da aşırı boştum ama ilhamım yoktu. Aşk acısı çekiyorum da ofödpdşdşs çok tatsızım. Umarım düşündüğüm kadar saçmalamamışımdır. Aklınıza takılan bir şey olursa sorun, daima buralardayım. Okuduğunuz için teşekkürler. Kendinize iyi bakın. 🌸💕🎉

Bir hatam varsa af'ola.

what a beautiful teacher! || hwitaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin