Derin bir yorgunluğun pençesindeyim. İçim sıkkın, kalbimin ağırlığı da göz kapaklarımı açmama izin vermiyor. Farklıyım bugün. Bu sabaha öyle farklı uyandım ki kendimi kendim gibi hissetmekten acizim ama aynı zamanda kendim gibi olmak istiyorum. Benliğimi kaybetmek istemiyorum her ne kadar kalp ağrımı giderecek çok az şey olmasına rağmen. Mesela yaşadıklarım silinse hafızamdan ve hiçbir şey olmamış gibi sıkıcı hayatıma kaldığım yerden devam edebilsem. Ama ben nereden bilebilirdim ki böyle olacağını, ben mi seçtim? Ben ne yapabilirdim ki, beni istemeyen birini zorlayacak halim yok ya. Evet, bunlar sözde güzel bir sabaha uyandıracak teselli cümlelerim. Nasıl beğendiniz mi? Hiçbir faydası olmayacağını bile bile kendimi telkinlemiştim dün gece. Üzerinden daha bir gece geçmesine rağmen onunla olan konuşmalarım beş dakika önce yaşanmış gibiydi.
Dün gece ben odama gittikten sonra ne olmuştu bilmiyordum. Tahminen bir iki saat sonra kapımın aralandığını duymuştum ama hayal meyal çünkü o sıralarda ağlamaktan yorulmuş ve uykuya dalmak üzereydim. Odama giren kişinin Youngbin hyung olma ihtimali yüksekti, endişelendiğini biliyordum. Dün ne kadar heyecanlı olduğumu çok iyi biliyordu bu yüzden bir anda odama çekip gitmemin sebebini illaki merak edecekti.
Derin bir nefesi dışarı üfleyip gözlerimi açtım. Evet, artık en sevdiğim yer olan okula gidip dün gece beni reddeden ve sadece kariyerine önem veren en sevdiğim öğretmenimi görme vaktim geldi. İşaret ve orta parmağımı gözüme sokarcasına ovuşturduktan sonra yataktan kalktım. Sallana sallana odamdan çıkıp lavaboya yürüdüm. Annem çoktan kalkmış olmalıydı çünkü mutfaktan sesler geliyordu. Youngbin kalkmadıysa odasını basmaya gidecektim. Bu arada Youngbin civar okullarından bir okulda göreve tekrar başlamıştı. O da matematik öğretmenliği yapıyordu ve oldukça memnundu mesleğinden.
Son anda lavaboya girmekten vazgeçip hemen yanındaki kapıyı açıp içeri daldım. Onu aynanın önünde kravatını bağlarken görünce istemsiz gülümsemiştim. Youngbin'i resmi kıyafetler içinde görünce gülesim geliyordu ve sebebini bilmiyordum.
"Günaydın, hyung. " dedim ve hâlâ dağınık olan yatağına kendimi bıraktım. Geç kalmak falan umrumda değildi, yalnızca uyumak istiyordum.
"Günaydın Kyunnie, nasıl hissediyorsun kendini? " dedi neşeli olmaya çalışarak ama anlamıştım acilen dün gece hakkında konuşmak istiyordu.
"İyiyim." dedim zorla. Yalan olduğunun o kadar farkındaydı ki.
"Bana yalan söyleme. Ne oldu dün akşam?" diye sordu hâlâ kravatıyla uğraşırken.
"Bana kariyerimi mahvedemem, yaşananları unut dedi. "
Uzandığım yerden parmaklarımla oynuyordum. Ardından onun yüzüne bakmıştım, düşünceli bir hâl almıştı yüzü. Sonra aynadan benimle göz teması kurdu.
"Endişelenme, yoluna girecek her şey. " dedikten sonra kravatını bağlama işini bitirdi, ardından aynanın yanındaki yeşil koltuğun üstünden çantasını aldı ve odadan çıktı. Neyi kastetmişti gerçekten hiçbir şey anlamamıştım. Bazı şeylerin artık anlamlı olmasını istiyordum ama sanki yemin etmişçesine kimsenin ağzından anlamlı bir kelime çıkmıyordu ya da sadece bana manasız geliyordu. Nasıl yoluna girebilirdi ki bu saatten sonra? Net bir şekilde Taeyang kendini ifade etmişti.
Uzandığım yataktan kalkıp bu sefer gerçekten lavaboya doğru yürüdüm. Bir an önce harika yeni hayatıma kaldığım yerden devam etmek istiyordum. Lavaboya girdikten sonra kapıyı kilitleyip musluğu açtım. Su sesini dinlemek bazen iyi geliyordu. Akan suyu yüzüme vurdum ve aynadaki yansımama bakmaya başladım.
"Sen kimsin? " diye sordum kendime aptal bir şekilde. Kendinle konuşmayı çok akıl sağlığı yerinde bir davranış olarak görmüyordum, gerçi zaten aklım başımda gibi de hissetmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
what a beautiful teacher! || hwitae
Fanfiction''Farklı şartlar altında olsaydık eğer muhtemelen ruh eşi olurduk.'' ****** Tüm hakları saklıdır. boyxboy bir kitaptır. Rahatsız olanlar okumasın.