8

279 34 13
                                        

Hantal adımlarla merdivenleri çıkıyordum. Aklımda hala malum konu dönüyordu. Yol boyunca da bunu düşünmüştüm. Neden bana sarılmıştı? Bu önemli sorulardan biriydi. Ama bunun cevabını zaten biliyordum. Sadece aptalı oynamak daha kolaydı benim için. Onun teselliye ihtiyacı vardı ve bana sadece denk gelmişti. Benim yerimde bir başkası da olabilirdi. Biliyordum. Hala onun için bir anlam ifade etmiyordum. Oysa ne kadar çok isterdim beni farketmesini. Bir kerecik benim kollarıma geldiğinde bunu başka bir sebep için değil de beni sevdiği için gelseydi, daha ne isterdim bu hayattan?

İçime derin bir nefesi çektim. Göz pınarlarımdan yaşlar akmaması için zor tutuyordum kendimi. Taeyang, bana bir iki dakika sarılıp omzumda ağladıktan sonra teşekkür edip yanımdan gitmişti. O boş sınıfta yapayalnız kalmış gibi hissediyordum. Bu hissi babam bıraktığında bile hissetmemiştim. Çok farklıydı. Ona kızamıyordum. Oysa babam arkasında kocaman bir sinir küpü bırakmıştı. Babam olsa bir kaşık suda boğardım ama Taeyang söz konusu olduğunda benim için akan sular duruyordu. O benim için dünyada kalan nadir güzelliklerden biriydi. (arkadaşlarımın sözlerini kullanıp onları etkilemeyi severim fşdşdşsşs

Anahtarı kapı deliğine sokup eve ilk adımımı attım. Bir ses bile gelmedi kulağıma. Sonra aklıma sabah annemin dedikleri geldi. Bugün geç gelecekti. Ki onun geç tanımlaması gece yarısıydı. Eğer ki annem evde olsaydı daha mutlu olabilirdim. Genelde o yanımda olduğunda bütün kaygılarım geçici olarak yok oluyordu.

Çantamı girişe attım ve salona paytak adımlarla yürüdüm. Hiç halim kalmamıştı ve aynı zamanda birileriyle konuşmaya ihtiyacım vardı. Lakin Kore'de gerçekten güvenebileceğim birisi var mıydı? Japonya'dayken bir çok arkadaşım vardı. Gerçekten mutlu zamanlarım olmuştu oradayken ama buraya geldiğimden beri hiçbir şey yolunda gitmiyordu. Alışmak zaten başlı başına zordu. Ayrıca japonca konuşmayı özlemiştim. Cebimden cep telefonumu çıkarıp Izumi'yi aradım. Japonya'daki en yakın arkadaşım oydu. Tam on yıldır tanışıyorduk. Benden iki yaş büyüktü.  En zoru ondan ayrılmak olmuştu.

"Benim minik Maemi'm, beni unuttun sanmıştım. " Dedi neşeli bir sesle. Maemi, Izumi'nin bana küçük yaşta taktığı bir isimdi. Anlamı parlaklıktı. Bu ismi seviyordum fakat normalde kız çocuklarına koyuluyordu. Bu yüzden sevdiğimi hiç dillendirmemiştim.

"Seni unutmamın ne kadar zor olduğunu biliyorsun Izumi. Nasılsın? " Diye sordum. Kafamdaki soru işaretlerini dağıtmanın en kolay yolu buydu. Lakin ona anlatmayacaktım yaşadığım sorunları çünkü Izumi çok kuruntu yapan biriydi. En küçük olayı abartırdı ve ilk uçakla buraya gelip Taeyang'ı öldürebilirdi. Yani buraya gelmesini çok isterdim ama onu endişelendirmek istemiyordum. Saçmalamayın, Taeyang'ı öldürmesinden korkmuyordum tabi ki.

"Seni özlemem dışında iyiyim Maemi. Her zamanki gibi. Aki de yanımda. O da seni çok özlemiş. Sen neler yapıyorsun? " Diye sordu. Göz pınarlarım yine dolmuştu. Sesimin titrememesi için biraz duraksadım.

"Burada bir çok zorluk yaşıyorum ama beni bilirsin, üstesinden gelebilirim. Sadece, ben de sizi çok özledim. " Dedim ve daha fazla konuşamayacağımı anlayıp telefonu kapatmaya karar verdim.

"Ah, Izumi. Çok acil bir şey yapmam lazım. Daha sonra sizi tekrar ararım. Sizi seviyorum. Görüşürüz. " Dedim. Tam kapatacakken onun titreyen sesini duydum.

"Ağlayacağını biliyorum Kyun. Seni kimsenin yıpratmasına izin verme, olur mu? Biz de seni çok seviyoruz. Görüşürüz. " Dedi ve kapattı. Onun da yokluğumu hissettiğini biliyordum. On yıl hiç ayrılmadığım biriyle bir anda ayrı düşmüştüm ve bu çok acı vericiydi. Elimle akan yaşlarımı sildim.

Şu anda kocaman bir sarılmaya ihtiyacım vardı. Ve bu sarılmayı bana verebilecek tek kişi Chanhee'di. Birine derdimi anlatmak istiyordum. Kore'de tek yakın olabildiğim kişi oydu. Elimdeki telefondan onun numarasını buldum. Çalıyordu.

what a beautiful teacher! || hwitaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin