Bölüm 1

9.6K 252 220
                                    

Başladığınız tarihler burayaaa ;)

Herkese iyi okumalar dilerim.

🍀

Uzaklara doğru dalıyor gözüm. Hedefime ulaşabilmenin gururunu memnuniyetle omuzlarımda taşıyorum. İşte şimdi yeni bir hayat başlıyordu bana.

Aylarca verdiğim emek, çektiğim uykusuzluk boşa gitmemişti. Çok geç gelmişti aklım başıma. Ama gelmişti işte. 11.sınıfa kadar okulu asan, derslerde sürekli kitap okuyup asla ders dinlemeyen ve sınıfı zor geçen sorumsuz bir öğrenciydim.

Kitaplar yaşadığım sıkıcı hayattan bir müddet kaçış yolunu bana sağlıyordu. Başrollerin hayatlarına dahil oldukça onlarla mutlu oluyor onlarla üzülüyordum. Kendi mutluluklarımı, mutsuzluklarımı unutuveriyordum.

Aşırı baskıcı bir aileye sahip olduğumu, asla ve asla kitaplardaki hayatı yaşayamayacağımı dillendiren annemi, okumazsam babamın beni zamanı gelince birine vereceğini ve hayatımın kararacağını söyleyen ablamı, arkadaşlarımın asla kötü gün dostu olmadıklarını, en büyüğü beni seviyor gibi yaparak kullanmış olan eski sevgilimi ve daha nicesini unutuyordum işte.

Ama sonra en sevdiğim kitap çok kötü bir sonla bitti. O günleri hatırladıkça içimde bir parçam hala cız ediyordu. O son, yüzüme öylesi bir tokat çarpmıştı ki;işte o zaman kendime geldim. Sonu okuduktan sonra bir ay kadar kendime gelmemiştim, rüyalarıma giriyor kabuslarım oluyor ve o son asla peşimi bırakmıyordu.

Kendi hayatımdaki üzüntülerim; en sevdiğim, sanki gerçekmiş ve benim ailemmiş gibi gördüğüm hikaye karakterlerimin üzüntüleriyle birbirine giriyordu.

Bir akşam oturmuştum, kulaklığımın kulağıma sunduğu dakilalık huzurla gözlerimi kapatmıştım ve düşünmüştüm. "Bahadır Sağlam-Gidiyor Gibiyim"çalıyordu.

Bahadır Sağlamın dediği gibi 'bilinmeze doğru gidiyor gibiydim'.

Okula gidiyordum ama hiçbir şey bilmiyordum. Hocalar çok kötü bir öğrenci olduğumu bakışlarıyla bile belli ediyordu. Bende herkes gibi hocayı dinlemek ve anlamak istiyordum ama bu sadece iki üç dakikayla sınırlı kalıyordu. Umutlanıyordum ve başaramıyordum. Düşüyordum; bir kez daha, bir kez daha. Ve kalkmaya ne umudum kalıyordu ne de mecalim.

Derdimi kimseye açamıyor oluşum düştüğüm duruma tuz biber oluyordu. Psikologların, deli doktoru olduğunu düşünen bir ailem vardı.

Arkadaşlarım ise dinliyor ama anlamıyordu. Deniz hariç. Birtek o alıyordu ama yanımda olamuyordu, onun ailesi de en az benimkiler kadar manyaktı. Aklıma günlük tutmak gelmişti o akşam. Belki içimi yazıya dökersem rahatlarım diye düşünmüştüm.

Ama yazdığım günlüğün biri tarafından açılıp okunması fikri yeniden umutlarımı apar topar almıştı elimden. Sonra aklıma düşen fikir hoşuma gitmişti.

Günlüğümü yabancı dil tutacaktım. Türkçeden başka bir dil bildiğim söylenemezdi ama çeviri ne güne duruyordu?

O günden sonra Fransızca günlük tutmaya başlamıştım. Çeviriye içimi döküyor onları günlük tutuyordum. Ve o akşam kendime bir söz daha vermiştim, yeniden umutlanarak. Bir gün bu günlüğü açıp, - oysa ne berbat bir hayatım varmış- diyerek okuyacaktım.

Ama o berbat hayat geniş zaman ekiyle tamamlanmayacaktı. 'Miş' li geçmiş zamanda kalacaktı.

Ve kaldı da.

O günden sonra dersleri pes etmeden dinlemeye başladım. Düştüm ama kalkmasını da bildim. Tüm ön yargılarımı kırarak 12. Sınıfın ikinci döneminde teşekkür belgesi alabilmiştim. Üniversite sınavım ise tam bir fiyasko geçmişti. Onlarca biriken konuları yetiştirmeye çalışırken atladığım çok konu olmuştu ve üniversitede iyi bir net yapamamış mezuna kalmıştım.

YONCA (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin