Bölüm 16

1.9K 109 58
                                    

Multimedyada Egemen'in klibi var arkadaşlar. Onu izledikten sonra bölüme başlayın.👆

İyi okumalarr🍀'

____

Evi saran bir bebek ağlaması kulağıma iliştiğinde, elimin altında ki Mir'in tişörtünü avuçladım. Geri dönmek istedim. Sivas'a geri dönmek istedim. Ben deliydim. Benim psikolojimi bozmuşlardı. Benim yerim tımarhanemdi.

🍀

Elena'nın kaldığı odanın kapısı açıldı. Bebek ağlaması şuan kulağıma daha net ilişiyordu.

Göz ucuyla baktığımda, Civan elleri ensesinde öylece kapıya bakıyordu. Odadan Deniz çıktığında, koluyla alnında ki teri sildi.
Derin bir nefes alıp vererek, konuşmaya başladı.
"Civan bey, ailenizde bir zenci varmı?"
Ardından dudaklarını ısırmaya başladı.

Mir'in göğsü hareketlendiğinde, kafamı göğsünden kaldırdım. Şaşkınlıkla karşımızda olanları izliyorduk.

Civan çatık kaşları ardından konuşmaya başladı.
"Ne alaka Deniz? Hayır, yok. Bir sorun mu var?"

Mir, sadece benim duyabileceğim bir şekilde sessiz bir küfür savurduğunda, kafamı kaldırarak Mir'e baktım. Kızarmış, yaşlı gözlerimiz buluştu. Kaşlarım çatık bir şekilde bakmaya başladığımda, fısıltıyla konuştu.
"Bebek zenci mi doğmuş lan? Abinin ailesinde zenci ne arasın?"

Bebek zenci mi doğmuştu? Civan'ın ailesinde zenci olmadığına göre bebek Civan'ın değildi. İçime bir umut tohumu filizlenmişti. Sonra kendime kızdım. Hala Civanla alakalı bir şeylere umut ettiğim için kendime kızdım.

Deniz içeriden çarşafa sarılı ağlayan bebeği çıkardığında, ne hissedeceğimi şaşırdım. Civan hala anlamamış olacak ki yüzünde ki büyük bir gülümsemeyle Deniz'in elindeki bebeği kucağına aldı.

Kucağında ağlayan bebeğin yüzüne bakarken, gülümsemesi dondu. Yüzünde ki gülüş yavaş yavaş soldu. Kafasını ağır ağır Deniz'e kaldırdığında, Deniz ellerini iki yana açarak konuşmaya başladı.
"Benden bu kadar. Artık muhatabınız içeride." diyerek kafasıyla arkasında ki odayı gösterdi.

Civan elinde ağlayan bebekle birlikte kafasını bize çevirdiğinde hızla gözlerimi kaçırdım. Onun yüzüne bakmak istemiyordum artık.

Hızlı ve büyük adımlar atarak Elena'nın olduğu odaya girdi ve kapıyı çarptı.

Deniz bize doğru döndüğünde, yüzü şaşkınlıktan olsa gerek saniyeler içinde bir çok kez mimik değiştirdi.

Mir'le ne ara bu kadar içli dışlı olmuştuk bilmiyordum fakat, olmuştuk işte.

Kafamı, zonklayan bileğime indirdim. Elim hala bileğimin üzerindeydi. Ağrısı sol kolumu tamamiyle sarmalamıştı.

Deniz hızlı adımlarla yanımıza kadar gelip, tepemize dikildi ve bizi izlemeye başladı.

Elimi bileğimden çektiğimde bileğimin tamamiyle morarmış olduğunu gördüm.
Kaşlarım korkuyla çatıldı. Kırılmış mıydı yoksa?

Deniz bileğimi görmüş olacak ki bağırarak bir küfür savurdu ve dizlerinin üzerine çöktü. Bileğimi tutup kendine çektiğinde, acıyla inledim.

Deniz burnundan soluyarak, telaşla konuşmaya başladı.
"Kızım,n'oldu lan bu bileğine?" kafasını Mir'e çevirerek, "Sen mi yaptın?" Diye sordu. Mir ağzını açamadan, morarmış yanağının üzerine bir tokadı geçirdi.

Hızla konuşmaya başladım.
"Deniz,ne yapıyorsun? Mir yapmadı. O neden bileğimi morartsın? Kafayı mı yedin?"

Mir, alayla gülerek konuşmaya başladı. "Dayak manyağı olduk bugün anasını satayım. Vuran vurana. Ben kızın bileğini neden morartayım Deniz?" ardından bana döndü. "Sevde, bileğine n'oldu?"

YONCA (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin