Ben Beren. İnsanlarla iletişim kurma konusunda korkunç kötü bir o kadar da yaşamaktan bıkmış. Zifiri bir yalnızlığın içinde yok olmuş 17 yaşında bir genç kız. Bir elin parmağını geçmeyecek kadar sayılı arkadaş ama bir kütüphane dolusu kitaba sahip değişik bir kişilik. Kız gibi kız tabirine uyanlardan da değilim malesef. Kumral dalgalı saçlarım ve maviyle yeşil tonları arasında gözlerim var. Bence gayet iyi anlattım kendimi. Hayatımı bir yapboza benzetiyorum aslında. Lakin bu yapboz diğerlerinden biraz farklı. Bazı parçaları eksik. Annem ben doğduktan altı ay sonra ölmüş. Babam ise sadece kendi mutluluğunu önemseyen zavallı bir adam. Beni görmüyor bile. O masasında ki bir yığın dosyadan kafasını kaldırsa belki ikimiz için de yeni bir başlangıç olurdu. Belki beni görebilirdi. Eksik parçaları bulmak çok da zor değil. Sayılı arkadaşlarım var demiştim. Bunlardan biri de Elif. Bazen o da olmasaydı nasıl yapardım diye düşünüyorum. Gerçi bu aralar o da bir garip. Erkek meseleleri falan. O kadar uzağım ki bu mevzulara. Babası tarafindan bir hiçe sayılan bir kız olarak erkeklere güvenmemeyi tercih ediyorum. Olmasalar daha iyi bence. Kendi kendilerine karar vermek gibi bir yetkiye sahip olduklarını düşünüyorlar. Buna en iyi örnek babam olurdu. Son gittiği iş görüşmesinde İstanbul ' a tasinmak gibi bir kararı kendi başına kabul etmiş. Bana tek kelime dahi etmeden. Orada daha iyi bir hayatımızın olacağını anlatıp durdu sanki fikirlerim çok önemliymiş gibi. Şu paralı okullardan birinde okutacakmış beni. Lanet kolejlerden biri. Zengin züppeler ve kendini bir halt sanan kızların tam ortasına düşecektim. Birkaç parçası eksik olan yapbozum simdi paramparça olacaktı. Annemin mezarı dahil kimsem olmayacak ve ben şimdiden boğuluyorum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖÇEBE
ChickLitYalnızlığın içine doğmuş bir kız. Gözü işinden baska birsey görmeyen bir baba. Parçaları kayıp bir yapboz. Bir aşk. İnsan nefret ederken aşık olabilir mi ? Nefret aşkı yok eder mi ? Yok olmuşluğun hikayesi.