"GEÇMİŞ"

179 6 0
                                    

Kafamın içinde bir orkestra var gibiydi. O kadar çok gürültülüydü ki sancısı uyanmama sebep oldu. Uyku sersemliğinden kurtulmaya çalışırken dün gece aklıma geldi. Hepsinin bir rüyadan ibaret olmasını, öyle çok isterdim ki. İçimden normal bir haftasonu olmasını diler gibi iç geçirdim.

Hava içimdeki karanlık aksine çok güzeldi. Aşağı indim ve mutfaktan bir ilaç aldım keza başka türlü bu baş ağrısı geçmezdi. Babam cumartesi olmasına rağmen yoktu. Genelde cumartesi günleri çalışmazdı. Odama çıkıp hazırlandım. Ezgi'yle birşeyler yapabilirdik. Dünü unutmak için güzel bir fırsat olabilirdi. Üzerime koyu lacivert bir kot ve baskılı bir tişört geçirdim. Üzerimede mini deri ceket giyerek tamamladım. Salaş bir at kuyruğu yaptım. Mâlum saçımla uğraşmayı pek sevmiyordum. Ezgi'ye mesaj atacakken Güney'den gelen mesajları okudum.

"Bugün benimsin." ( 11.00)

"On iki de alırım." ( 11.01)

Yine kendi başına plan yapmıştı. Her zaman olduğu gibi. Dünden sonra nasıl bu kadar soğukkanlıydı anlayamıyordum.

"Gelmeyeceğim." (11.30)

Mesajım onu sinirlendirecekti. Bundan emindim.

"Sormadım." (11.36)

Laf anlatmak mümkün değildi bende pes ettim. Dışarıdan gelen korna sesleriyle çıktım. Yanına geçip oturduğumda hemen lafa atladı.

"Soru sormanı yasaklıyorum."

Dün yaptıklarını unutmuş gibiydi sanki. Sadece dün değildi. Başından beri bana zarar veriyordu. Yıkıp geçiyordu fakat arkasında bıraktığı enkaza bakmak aklına gelmiyordu bile.

Arabayı çalıştırırken gözlerim ona kaydı. Buz mavisi bir tişört ve her zaman ki gibi deri ceket vardı üzerinde. Kullandığı parfüm arabanın her yerinde duyuluyordu. Ona baktığımı görünce bana döndü.

"Ne bakıyorsun?" dedi alaycı bir gülümseme takınıp.

"Daha fazla kötüleşebilir misin, onu düşünüyorum." dedim en sinir bozucu halime bürünerek. Tepkim karşısında içten bir şekilde güldü.

"Ne kadar kötü olduğumu tahmin dahi edemezsin." dedi. Sesi biraz önce gülmesine rağmen kaskatıydı.

Ortamda ki gerginlik Güney'in telefonunun çalmasıyla son buldu. Telefonu eline aldığında göz ucuyla baktım. Arayan Kardeşim'di. Onun yakın arkadaşları hakkında bir fikrim yoktu. Okulda takıldığı biri vardı. Arayan o olmalıydı.

"Noldu" dedi sadece.

Karşıdan gelen cevapla gideceği yerin aksine dönüş yaptı. "Geliyorum." diye ekledi. Sinirlediğini anlayabiliyordum. Boynunda ki damarlar yine belirmişti. Anlam veremediğim bir yerin önünde durdu. Sanki bir barakayı anımsatan bar türü bir yerdi.

"Araba da kal." dedi ve aniden indi. Yine emir vermişti. Fakat beklemeye niyetim yoktu. Peşinden gittim.

İçerisi korkunç derece de karanlık, etraftaki insanlar ise bu karanlığın farkında olamacak kadar sarhoştu. Saçma sapan gülüşmeler bazen yerini çığlıklara bırakıyordu. Eminim kimse ne yaptığının farkında değildi. Etrafta dolanırken yarı açık gözleriyle beni izlediklerini fark ettim. Bu ortama ait olmadığım o kadar belliydi ki, Sadece kıyafetlerim bile buna ispat olurdu. Güney birden bire ortadan kaybolmuştu. Çıkışa yöneldiğimde Güney'i aramak için gittiğim barda ki oğlanı gördüm. Gözlerini resmen üzerime kilitlemişti. Karşılaşmak için doğru zaman değildi. Yanıma geldiğini fark ettim. Orada bırakıp çıkmak kabalık olurdu. O gün onun sayesinde çıkmıştım oradan.

GÖÇEBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin