Bilincimi tam olarak kaybetmiş değildim. Etraf biraz karanlıktı hepsi bu. Kafamda hafif bir acı hissediyordum. Yerden bir hışımla kaldırıldım. Biri tarafından taşınıyordum. Gözlerimi araladım. Gördüğüm kahverengi gözlerde endişe vardı, endişe kadar sinir de. Okuldan çıkarken herkesin bakışları üzerimizdeydi. Tam olarak göremesem de hissediyordum. Arabaya binmeden önce Ezgi ve Atakan'ın sesini duydum. Ona bağırıyorlardı.
Sinirli bir ses tonuyla "Yeter." dediğini duydum.
Sonra da arabaya binip hastaneye doğru yola çıktık. Kafamda ki acı katlanılamaz bir hal almıştı. Gözlerim yavaşça kapandı. Uyandığım da hastane odasındaydım. Başımda ki koltukta oturmuş beni izliyordu. Kollarını birleştirmiş ve hesap soracak bir hale bürünmüştü.
"Kafanı çarptın." dedi. Elimi kafama götürüp acıyan yeri buldum. "Aptal." dedi ses tonunu hiç değiştirmeden.
"Kimsin sen?" dedim. Artık adını bilmeliydim. Cevap alma hayalleri kurarken içeri bizle yaşıt belki biraz daha büyük bir stajyer girdi.Oldukça yakışıklıydı. Dosyalarıma baktı ve sonra serumu çıkarttı.
"Bu hale gelmeyi nasıl başardın?" dedi samimi bir sesle.
Gülümsedim, ardından sinirle parlayan kahverengi gözleri buldu gözlerim.
"Doktor yok muydu?" dedi.
Stajyer oğlan dönüp "Gereken müdahale yapıldı zaten." dedi ve bana dönüp gülümseyerek "Benimle idare edeceksin artık." dedi. "Biraz dinlenmen gerekiyor. Bügun çıkış yapmanı tavsiye etmem"derken hemen lafa atladı.
"Tavsiyene ihtiyacım yok. İşini bitirdiysen gidip çıkış yaptıracağım." dedi sinirli bir ifadeyle.
Birkaç saniye birbirlerine baktılar. Ortamın gerginliğini dağıtmak için lafa atladım.
"İyiyim ben. Bugün çıkalım." dedim.
Stajyer bana dönüp "Mide bulantısı veya baş ağrısı olursa mutlaka gel. Geçmiş olsun." deyip çıkarken peşinden o da çıktı.
Geri döndüğünde ben çoktan hazırlanmıştım. "Kimsin sen?" dedim tekrardan. Sırıttı. "Bu kadar merak etme." dedi
Araba da bir süre sessizlik oldu. Bu sefer sessizliği bozan ben değildim.
"Eve gidiyoruz." dedi net bir şekilde. Bu kadar sinir bozucu olmayı nasıl başarıyordu?
"Evet, evime" dedim son kelimeyi vurgulayarak.
Kafasını çevirdi ve kısa süreliğine bir bakış attı. "Fazla iddialı." dedi gülerek.
Altta kalmayacaktım. "Evime götür beni. Tarif etmeme gerek yok sanırım. Nasılsa biliyorsun." dedim onun gibi bir ifade takınarak.
"Kendin bilirsin aptal." dedi gülerek. Komik birşey yoktu. Öldürücü bakışlar attıktan sonra cama doğru döndüm ve etrafı seyretmeye başladım. Evin önüne gelinceyse suratına bile bakmadan indim. Eve girip mutfaktan su almaya giderken babamın bıraktığı not gözüme çarptı.
"Bu akşam gelemeyeceğim bir sürü dosya var halletmem gereken. Lütfen yine kaybolma. Baban." Su içip odama çıktım ve kendimi uykuya teslim ettim.
Öldürecek derecede ağrıyan başım yüzünden uyandım. Saat dokuz olmuştu. Her yerde ağrı kesici aradım ama bir tane bile kalmamıştı evde. Biraz para alıp evden çıktım. Bir eczane bulmam gerekiyordu. Yarı açık gözlerimle kapıyı kilitlemeye çalışırken bir araba kapısının açılma sesini duydum. Yanıma gelip anahtarı elimden aldı ve kapıyı kilitledi. Sonra kolumdan tuttuğu gibi arabaya bindim.
"Eczane bulmam gerekiyor." dedim tam anlaşılmayan bir sesle.
"Bela olduğun gibi bir de inatçısın." dedi sinirle. Normal de cevap verirdim ama konuşmaya gücüm yoktu. Nöbetçi bir eczane bulmuştuk. Bir poşet dolusu ağrı kesici ilaçlar ile döndü.
Evin önüne geldiğimizi fark edince gözlerimi açtım. Beni kucağına alıp eve götürdü. Koltuklardan birine oturttu ve bir bardak su ile ilaç verdi. Tek kelime edemiyordum. Ağrı konuşmama engeldi resmen. Tekrar kucağına aldı ve odama götürdü. Yatağıma yatırdı ve hemen çaprazda duran koltuğa döndüğünde
"Kimsin sen?" dedim güçsüz bir ses tonuyla bu defa cevap vereceğini umarak.
Bana dönmeden "Güney" dedi. Demek Güney'di.
![](https://img.wattpad.com/cover/32084743-288-k719417.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖÇEBE
ChickLitYalnızlığın içine doğmuş bir kız. Gözü işinden baska birsey görmeyen bir baba. Parçaları kayıp bir yapboz. Bir aşk. İnsan nefret ederken aşık olabilir mi ? Nefret aşkı yok eder mi ? Yok olmuşluğun hikayesi.