"RÜZGAR KIZI"

244 8 0
                                    

Tatil sabahına uyanmak oldukça huzur veriyordu hayatında huzur için yeri olanlara. Başımda ki acı yok olmuştu. Kalbimde ki acının ise tarif edilemeyecek kadar ölümcül bir sancısı vardı. Hayatım öyle filmlerde ki gibi değildi ki benim. Annesinin mezarı ve okul arasında mekik dokuyan bir kız için fazlaydı bu yaşadıklarım. İzmir'de ki hayatım bambaşkaydı. Şuan ise her adımını benden önce atmayı iyi bilen biriyle uğraşıyordum. Güney'le. Yataktan kalkmadan çalan telefonuma baktım. Ezgi arıyordu. Uykulu bir ses tonuyla konuştum.

"Efendim?"

"Hala uyuduğunu söyleme sakın. Havanın güzelliğine bak. Çabuk hazırlan sinamaya gidiyoruz. Bebek parkındayım. Atakan'da var." Oradan Atakan'ın seslleri geliyordu. Uykucu diye bağırıyordu.

"Hazırlanıp gelirim." dedim ve telefonu kapattım. Yüzümü tekrar tekrar yıkasam da bir türlü uyanamıyordum. Babama haber vermek için aşağı indim.

"Arkadaşlarımla buluşmam da bir sorun yoktur umarım." dedim. Suratın da arkadaş edinebilmemin verdiği şaşkınlık vardı.

"Git tabi." dedi sadece. Arkamdan "Çok geç kalma" diye seslendiğini duydum.

Koyu lacivert bir kot, baskılı bir tişört aynı zamanda da bedenimden büyük bir hırka giydim. Saçımı hafif kabarttım ve çantamı alıp çıktım. Kapının önüne çağırdığım taksiyle Bebek parkına gittim. Bankta oturmuş beni bekliyorlardı.

"Nihayet" deyip güldü Atakan.

"Eee hangi filme gidiyoruz." dedim. Daha film bile seçmedikleri o kadar belliydi ki.

"Aslında en güzeli hangisiyse." dedi ve masum bakışlar atmaya başladı Ezgi. Film seçmedilkleri halde program yapmışlardı.

Birşeyler yedikten sonra filmi izlemek için salona girdik. Aşk filmi izlemeyi pek sevmezdim. Ama iki kişiye karşı direnmek kolay değildi. Film de bir kızın imkansız aşkını ele almışlardı. Umutsuz bir aşk klişesiydi. Asla olmayacak bir mutluluğun peşine düşmüş olan kız tehlikenin içinde ki hayatını göremiyordu. Filmin sonuna yakın kızın öleceğini düşünüyorsun fakat imkansız olduğunu düşündüğünüz aşk gerçek oluyordu ve mutlu son.

Biraz film üzerinde konuştuktan sonra dağıldık. Atakan bırakmak istese de yürümek daha cazip gelmişti. Hava da güzeldi. O ikisini yalnız bırakıp yürümeye başladım. Filmi düşünüyordum da o kadar zorluğun içinde nasıl mutlu olmayı başarabilmişlerdi aklım almıyordu.

"Mutlu olmayı başaramayacaklar zaten." dedi arkadan bir ses. Güney'di bu. Arkamı döndüğümde gözleri benimkilerle buluştu. Aklımdakileri okumayı nasıl başarıyordu?

"Yine mi takip ettin? Derdin ne benimle?" diye bağırdım öfkeyle.

"Telefonunu açsaydın belki anlardın." dedi ifadesiz bir o kadar da soğuk bir sesle. Suratında ki öfke kendimi kötü hissetmeme sebep oluyordu. Boynunda ki damarlar belirginleşmişti. Öfkelendiği zamanlarda bu hep oluyordu. Daha önce de bir çok kez bu manzarayla karşılaşmıştım.

"Ne istiyorsun?" dedim artık bu takiplerden yorulduğumu belli eden bir ses tonuyla.

"Ne istediğimi anlamayacak kadar aptalsın" dedi. Bu aptal kelimesi artık canımı sıkmaya başlamıştı. Kendini ne sanıyordu?

"Uğraşma artık benimle." dedim güçlü ve sert bir ses tonuna bürünerek. Nasıl bir belaydı bu. Eski sıradan hayatımı bu kadar özleyeceğim aklıma gelmezdi. Bir iki adım gerilemek zorunda kalmıştım bana doğru yürüyen Güney'i görünce.

"Kız bu umutsuz aşka kendini iyice kaptırmıştır. Bilmiyordur ki ölüm onun için tek çaredir. Kaçacak bir yer kalmadığını anladığında yani gerçeklerle yüzleştiğinde kendini ölümün kollarına bırakır. Teslim olur." dedi son cümlesinde vurgu yaparak. Ardından da "Gerçek bu" diye ekledi.

Filmden alıntılar yaparak konuşmuştu. Hikayenin sonunu değiştirmişti tam da kendine yakışacak bir biçimde.

"Senden nefret ediyorum. Uzak dur benden."dedim.

"Bak güzelim. Nefret en baskın duygudur. Bir kitap dolusu nefrete sahibim ben. O kitabı kapattıkça hayat sana o sayfayı yeniden açar. Nerden geldiğini bilmediğin bir rüzgar, nefret dolusu kitabını karmakarışık eder. Sen kapatırsın, o gelir açar. Sen de benim o sayfamsın. Nefret dolusu o sayfam. Ne kadar kapatsam da aramızda ki rüzgar gelip açıyor. Yani senden uzak durmak, rüzgara karşı durmak demek." dedi. Gözlerinde yoğun bir kahverengi vardı. Bu benim sersemlememe neden oluyordu. Bir kaç dakikanın ardından sessizliği bozdum.

"Kış mevsimini yaşamak bana zor gelmiyor. Yıllarca kışı yaşadım ben zaten. Hayatım parlak bir güneş ışığının altında geçmedi. Yağmur hep benim üzerime yağdı. Rüzgar kızıyım anlayacağın." dedim. Konuşmam karşısında suratında ki ifade değişmişti.

"Yanılıyorsun." dedi emin bir ses tonuyla. Kulağıma eğilip fısıldadı.

"O sayfayı koparıp atmadığım sürece benimlesin."

GÖÇEBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin