Bu kitap; olmayan törelerin renklendirilmiş hali değil,
Bir yürek yangını,
Umut buhranı...
Bu bir kırık mavinin buruk kahveye bulanma hikayesi...
.
Yarım ruhla hayata tutunmaya çalışan bir adamı,ona ruhundan ruh üfleyen bir kadını hayatınıza dahil...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
(Canhıraş: yürek parçalayan acı)
Finalden önce ki son bölümü iftiharlarınıza sunmaktan onur duyarım...
Her kelimeden şevk duymamız dileğiyle;
_______❤️_______
Yazar'dan;
"Abi en azından sen üç gün olsa da gördün yarini; ya biz?!" Asker tıraşlı saçlarından öfkeyle parmaklarını geçirmişti genç.
Veryansını asla yaptığı askerliğe değildi,
Onun yakındığı, özlem duyduğu ve bir türlü hasretinden uyuyamadığı sevdiğiydi, ailesiydi...
Aileleriydi...
Boran, Vehbi'nin sırtını dostça sıvazladı.
Az gün geçirmemiş, birlikte az yük çekmemişlerdi bu arkalarında bıraktıkları beş buçuk ayda...
"Bitti kardeşim bitti. Az sabır." Vehbi oflayarak Boran'ın elini omzundan alayla itti,
"Tuzu kuru olanlar bir pistten çekilebilir mi!" Yemekhanenin bir kenarına istiflenmiş sohbet ederek akşam yemeklerini yiyen asker tayfasının hepsi, gencin bu cümlesiyle kahkahayı basmıştı.
Aslında bu ortam bile güzeldi lakin işin ucunda sevdiklerini geride bırakmak olunca ve üstünden de beş ayı aşkın geçince, yine de güzel diyemiyordu işte insanoğlu...
"Lan bir tek bana izin verilmiş gibi konuşma. Sedat'da çıktı, yakın ulan onun çırasını da benim gibi."
Ekmeğinden bir parça koparmış, dumanı üstünde ki çorbasına atan Sedat, Boran'ın sözüyle kaşığı havada, ağzı açık öylece kalakalmıştı.
Gençler yeni fark etmiş gibi Boran'ın peşini bırakıp bu sefer Sedat'ı ele başı seçmişlerdi.
Sedat düz bakışlarla kaşığı kasesine bırakıp kaseyi az ileriye itelemişti,
"Alacağın olsun Boran Ağa! Yemiyorum yemek filan!" Boran ellerini gelişi güzel eğdi.
Burada böyleydi. Ya bu kenar mahalleli kadınların dilini geceye kadar çekecek ya da onların hedefini üstünden salacaktın...
Hoş, ilkini yapmak Boran için seçenek bile değildi ya neyse...
Bu yarı genç yarı orta yaşlı, yüreği mert adamlar birbiriyle kah gülüp kah alay ede dursun bu sırada yemekhanenin kapısından Erdem içeri girmiş, Boran'a doğru arkadan sessizce adımlamaya başlamıştı.
Boran'ın karşısında ki genç adam sırıtmaya başladığında Erdem işaret parmağını sus çizgisine bastırıp gencin ağzına lafı tıkamıştı.
Bir iki adım daha atıp tam Boran'ın arkasında durduğunda ellerini sandalyesinin arkalığına bir hışımla yaslayıp başını omuzunun üstünden eğdi.