Bu kitap; olmayan törelerin renklendirilmiş hali değil,
Bir yürek yangını,
Umut buhranı...
Bu bir kırık mavinin buruk kahveye bulanma hikayesi...
.
Yarım ruhla hayata tutunmaya çalışan bir adamı,ona ruhundan ruh üfleyen bir kadını hayatınıza dahil...
Başımı iki yana sallayarak banyodan ayrıldım. O sırada tam odadan çıkacakken gözüm saate çarpmıştı.
Bu kadar erken uyanmamın sebebini geçtiğimiz aylarda deli danalar gibi yatmama verebiliyordum ancak.
Odanın kapısını da tembelce aralayarak uykunun sıcak kollarından yeni arınmış bedenimi koridora attım.
Sessiz ev hali, herkesin hala uyuyor gerçeğini bağıra bağıra yansıtıyordu. Yerde ki ince kilimlerde sürünen terliğime bakına bakına koridorun sonunda ki odaya ulaştım.
Erken saatte güne gözlerimi araladığımda onu yanımda bulamamıştım. Bu saatte şirkete de gitmeyeceğini hesaba katarak ancak burada olduğuna kanaat getirmiştim.
Dağınık topuzumdan taşan tutamları kulağımın ardından sıkıştırıp aralık kapının önünde duraksadım.
Ses çıkarmamaya dikkat ederek gözlerimin önüne sunulan iç açıcı görüntüyü keyifle izlemeye koyuldum.
Her yere yatıp kalkışında karın bölgesinde ki kaslar bir gerilip bir karışıyordu...
"Kırk sekiz, kırk dokuz, elli!" Kısık ve kesik nefeslerle çektiği mekiği hesaplayıp kendi kafasında belirlediği sayıya ulaşınca ağır soluklarla durmuştu.
Öylece yerde spor matının üstünde nefeslenirken beni fark etmemişti.
Tam içeri girecek iken bakışlarının değdiği yer adımlarımı duraksattı.
Gözleri olduğu yerden henüz temizlenen yürüyüş parkurunda dolanıyordu.
Gözlerim kısıldı.
Uzaktan ne düşündüğünü ya da ne yapmak istediğini anlamıyordum, içimde ki iç güdü ve manzaramın hoşnutluğuyla omuzumdan duvara yaslanıp onu izlemeye devam ettim.
Bir an da, benim bile anlayamadığım bir hızda, sanki vazgeçmekten korkar gibi hızla yanında duran volkıra atılıp bedenini ondan destek alarak yavaşça ayağı kaldırdı.
Gözlerim irice açılırken damarlarımda akan kan, birkaç saniyeliğine akış yönünü unutmuştu.