Susmak ne demek ? Nasıl susulur ?Ne için susulur ? Susmak bir çözüm müdür ?Peki susmak insanı kurtarır mı ?
Suskunluğun bir çözüm olduğunu ya da insanı kurtarıp kurtarmadığını bilemiyorum lakin her suskunluğun farklı anlamlar taşıdığının bir o kadar açık ve net olduğunu görebiliyorum.
Sevdiğinden susar insan , diline düşürmeden yürekten sever sadece .Ta ki sevdiği tarafından sevgisi aşikar olana dek .
Susmak bazen insanın karşısındaki kişiyi sinirlendirirken bazen de sakinleştirirdi.
Az ve öz konuşanların da suskun olduğuna inananıyor, saygıyı hak ettiklerini düşünüyorum.
Boşuna konuşanların kargaşasına inat suskunların sadeliğinde dinlenmek , sakladıkları kelimelerin vuku bulduğu gözlerinde demlenmek daha naif görünüyor insanın gözüne .
Kelimelerin haddi zatını bilmeden , usulünce olmayan tüm konuşmalardan bir süre sonra yorulmaya başlıyor insanoğlu.
Konuşmak elbette yorucu bir şey değil .Bir kelimeyi bırak bir harf kadar bir sese hasret olanları unutmamak gerekir.
Konuşmak, konuşabilmek kimilerince hasret kalınan bir nimetken , sınırsızca bu sesliliğin içinde büyüyüp nice kıymetini bilemeyişimiz ne üzücü ne çok üzücü.
İki arada bir derede kalan insanoğlu işte.Zor da olsa alınan kararlar, yokuş da olsa geçilen engeller ve yine insanoğlunun sorumluluğunda varılan sonuçlar .
Yanlışın içinde büyüyüp de doğruyu bulan da insandır , doğrunun içinde büyüyüp ikametini yanlışın içinde sürdüren de insandır .
İşin özünde iyi ya da kötünün belirli bir memleketi olmazdı ki .
İnsanoğlu iyiyi de kötüyü de içinde taşıyor, gittiği her yere iyiyi ya da kötüyü yanında götürüyordu.
Hani hep anlatılır ya menkıbelerde , yaşlı bir adam ve torunu konuşurlar.Bulundukları yerde dedenin iki köpeği vardır.
Biri siyah renkte olan köpek menkıbe bu ya kötülüğü ,beyaz renkte olan köpek iyiliği temsil etmektedir .
Torunu dedesine,kavga eden beyaz ve siyah köpekten hangisinin kavganın kazananı olacağını sorar .
Dedenin verdiği cevap iyiliğin ve kötülüğün birbiri ile mücadelesini ne de güzel anlatır:
-"Ben hangisini beslersem kavgayı o kazanacak."
Görünen o ki iyiyi beslemek de insanın elinde kötüyü beslemek de yine insanın elindedir.
Elbette iç etkenler kadar dış etkenlerin bilinen tabir ile çevrenin etkisi olsa da işin özünün insanda başlıyor ve yine insanda tamam olup ,son buluyor ,her insan beslediği siyah ya da beyaz ile kendi sonuna ulaşıyor .
İyi ve kötünün yaratılıştan itibaren devam eden mücadelesinde tüm yanlışlara,tüm olumsuzluklara ya da yeise (ümitsizliğe) teşvik eden yorucu konuşmayı kendine görev addedenlere inat ; umut içinde Allah'a şükür tebessümü ile yüreklerindeki iman ile güzel insanlar hayat mücadelesine devam ediyorlardı.
Yeni günler eskilerin yanına yenilikler getiriyor,eski ve yeniler bir arada ikamet ediyordu .
Birlikte çıktıları hayat yolculuğunda onları yeni yollar ,yeni yolculuklar bekliyordu.
Orhan'ın ve şirketinin okul projeleri birbiri arkasına teslim edilirken , Birgül de uzun süredir üniversite de sürdürdüğü öğretmenlik görevini devam ettirirken , kendisi de birçok alanda eğitim almaktan geri kalmamıştı.Hatta eşiyle beraber aldıkları eğitimler bile olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilbestem "Fesleğenim" Tamamlandı
SpiritualBir kaza ile gelen başlangıç Ve devamında nice vesile ... Birgül ve Orhan Ve onların vakti geldi Ömür sayfaları birbirine düğümlendi... Dilbeste:Gönül bağlamış, âşık. Kapak Tasarımı ; @Lavender_odor canı gönülden teşekkürler: ) Hikayenin eski adı...