"Cevap istiyorsan cevap vermek zorundasın, Nadia!" dedi sert ve soğuk bir sesle. Gözlerimi devirdim. "Sor." dedim tekdüze bir sesle. Merakla bana baktı. İlk kez bu kadar meraklı olduğunu tahmin ettim.
"Kişisel mührü nasıl kırdın? O mühürleri yapandan başkası bozamaz." Yüzümde kötücül bir gülümseme oluştu. "Ufak bir büyücük ile halledilmeyecek bir şey değil benim için."
"Sen kimsin ki?" diye sorduğu zaman kafamı iki yana sallayıp alayla güldüm. "Sıra bende Nate." Devam et, dercesine elini salladı. Gözlerimi devirdim.
"Onlar kim?" dedim tekdüze bir sesle. Dudağının bir kenarı yukarı doğru kıvrıldı. "Onlar bana emir veren kişiler, Nadia."
Ona saldırmamak için tırnaklarımı avucuma geçirdim. Benimle oynamaya nasıl cürret ederdi!? Oyun mu istiyordu? O halde oynacaktık.
"Sor." dedim keskin bir sesle. "Kimsin sen?" diye fısıldadı merakla. Alayla güldüm. "Nadia..."
İkimizde birbirimize bildiğimiz şeyleri söylüyorduk. Bu ikimizi de sinir etse de yapacak bir şey yok. "Sıra benim. Red..." dedim. "O da kırmızı listede mi?"
İlk kez onun kelimenin tam anlamı ile afalladığını gördüm. "Onu nereden tanıyorsun?" Kaşlarım hızla çatıldı.
"Kuralları bozma! Önce cevap ver, Nate!" Kuralları bozmak benim işimdi. Ne de olsa varlığım bile kurallara aykırıydı ama kimse ben varken kuralları bozamazdı.
"Öldürülecekler kısmında." Okkalı bir küfür savurdum. "Onu rahat bırakın, size katılayım. Ben size katılırsam o da katılır. Ama eğer ona en ufak bir zarar verirseniz gerçek kimliğimi o zaman öğrenmek zorunda kalırsınız, Nate."
Sesim o kadar sert ve keskindi ki Nate hariç hepsi titredi. Nate şüpheyle bana bakıyordu."Onu nereden tanıyorsun?"
Burun kıvırsam da cevap verdim. Red benim kırmızı çizgimdi. Bu hayatta değer verdiğim tek kişiydi. Bir Melek-Şeytan Melezi neden bir iblis değer versin, değil mi? Red, bir iblisten fazlasıydı. Bunu kimse bilmiyordu, ben hariç. Ha bir de Tanrı. O da biliyor. O zaten her boku biliyor.
"Los Angeles." dedim ifadesiz bir sesle. Bu bile onun için büyük bir bilgiydi ama bilmediği şey hiçbir kamerada beni ve Red'i bulamayacak olmasıydı.
Büyücüklerim saolsun.
Benim büyücük dediğim büyüleri on melek ve on şeytan bir araya gelse yapamazdı. Büyülerimi siz düşünün artık.
"Sıra benim. Benden ne istiyorlar tam olarak?" Gerçekten benden ne istiyorlardı? "Ölümsüz hayatına bir çare bulana kadar yanlarında savaşmanı."
Yani sonsuza kadar. Çünkü ölümsüz hayatıma bir çare bulamazlardı.
"Ne için savaşmamı istiyorlar?" Nate'e bilerek Red'i zaafım olarak göstermiştim. Beni burada tutmalarını istiyordum çünkü. Burada yanlış bir şeyler dönüyordu. Çok yanlış.
Kazadan sonra gözlerimi ilk açtığım andan itibaren içimdeki şeytan deli gibi dışarı çıkmak istiyordu. Burada bir şey vardı ve bu şey vahşi, acımasız ve bol bol kan isteyen tarafımı tetikliyordu. Beni ve şeytanımı saldırganlaştırıyordu.
Her an burada katliam çıkarabilirdim ama burada kalmak istiyordum. Hayatım çok sıradandı. Biraz eğlence sorun olmazdı. Dudağını yalayıp bana cevap verdi.
"Bir oyun var. İçinde farklı türlerin ve kişilerin olduğu. Tehlikeli bir oyun. O oyuna adamlarımızı sızdırıp oyunun amacını öğrenmek istiyoruz. Eğer amacı bize zıtsa yok edilecek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhsuz / ASKIDA
FantasyYks bitene kadar bölüm gelmeyecek ne yazık ki. *** #Kovulmuş 1. Sırada #Melek 10. Sırada #Araf 11. Sırada #Şeytan 11. Sırada #Cehennem 8. Sırada #Cennet 1. Sırada #Bilimkurgu 30. Sırada *** Cehennemden çıkmıştı o. Cennetten kovulduğu gibi...