8. Bölüm : Kan Laneti

852 151 29
                                    

Canım sıkılıyor. Biraz çıksam?

Canavarıma gözlerimi devirip tavanı seyrettiğim yataktan kalktım. Bana eğlence gerekiyordu. Yapacak bir şeyim yoktu ve canım sıkılıyordu. Amenadial'ı çağırıp onunla konuşabilirdim ama kazadan sonra onu görmek istediğimi sanmıyordum.

Kapıdaki mührü rahatlıkla kırdığım için artık kapılarıma mühür koymuyorlardı. Benim ne olduğumu ya da neler neler yapabileceklerimi bilmiyorlardı.

Ben hayal ettiklerinden bile daha fazla tehlikeliydim. Sadece bazen aptalı oynamayı seviyordum. Beni küçümsemeleri hoşuma gidiyordu. Onları morarttığım zamandaki yüz ifadelerini görmek bana zevk veriyordu.

"Nereye?" diyen hayalete omuz silkip yürümeye devam ettim. "Nate'e çıkmayacağını dair söz verdin. Sözünde durmamak yalan söylemek demektir."

Alayla güldüm. Yalan söylemeyen ben değilim, tamam mı? O Lucifer'in işi. Ben oyunbazım. Bana ne doğru sözden? Doğru söz ne zaman kıçımı kurtardı ki ben doğru söz söyleyeyim?

"Bana ne Nate'e verdiğim sözden? Sıkıldım ben. Oyuncak gerek bana." dedim küçük bir çocuk gibi. "Oyuncak?"

"Bana abaza bir erkek bulur musun?" dedim hayalete. "Ne yapacaksın?" Kaşları olmadığı için çatamadı ama sesindeki merak ve öfkeyi sezmiştim.

"Oyuncakla ne yapılır, hayalet? Elbette ki oynayacağım. Ben oyunbaz olanım. "

Korktuğunu hissettim. "Ne yapacaksın ona?" dediğinde güldüm. "Neden izlemiyorsun?" Bir şey demedi. Odaların önünden geçerken bir odanın önünde beni durdurdu. Çatık kaşlarla ona baktım.

"Bu odadaki adam önüne gelen her kızla yatar." Ona doğru tehditkarca gülümsedim. "Eğer en ufak bir yalanın varsa seni cehenneme yollarım, hayalet. Emin ol bunu yaparım."

Bir şey demeden yok olurken kapıyı çaldım. İzlediğini biliyordum. Bir hayalet olabilirdi ama burada olduğuna göre o da eğlenmeyi biliyordu. Kapı açılırken karşıma orta düzeyde yakışıklı bir adam çıktı. Bana tek kaşını kaldırarak bakınca bir elim belimdeki hançeri tişörtümün örtmesini sağladı.

"Ben kayboldum da. Bana yardımcı olur musun, yakışıklı?" Cilveli bir şekilde söylediğim sözler üzerine dudağımı ısırınca adam çoktan kefeme düşmüştü. "Tabii ki güzellik. Yeni mi geldin?"

"Evet." dedim gülerek. "Buradaki herkes senin kadar yakışıklı mı?" diye devam ettim. Elini belime kurup beni yönlendirirken konuştu. "Tabii ki hayır!" dediğimde kıkırdadım. Aptal abazalar. Aklınız fikriniz birilerini si-neyse. Birazdan eğlenen ben olacağım sonuçta. Önemli olan tek şey bu.

Belimdeki eli sıkılaştığı zaman gülümseyip ona yapıştım. Beni odamın önüne getirdiği zaman bana baktı. "Gitmesen?" dedim dudaklarımı büzüp. Bakışları dudaklarıma kaydığı zaman beni başı ile onayladı. Hipnotize olmuş gibi dudaklarıma bakıyordu.

"İçeri gel." Artık her dediğimi yapardı. Şeytan çekiciliği işte.

İçeri girdiği zaman kollarımı boynuna doladım. Kapıyı kapattıktan sonra hiç beklemeden dudaklarını öpmeye başladım. Saniyesinde bana karşılık verirken içimdeki şeytan dışarı çıkmak istiyordu.

Elleri kalçalarıma indi ve beni kaldırdı. Bacaklarımı hızla beline sardım. Öpüşmeye devam ederken sırtım yatağa değdi. Üzerime çıkmış beni öpmeye devam ederken aniden yerimi değiştirdim. Bana karşılık vermekle o kadar meşguldu ki belimdeki hançer uzanan elimi fark etmemişti.

Dudaklarımı boynunu bastırırken aniden bıçak ile köprücük kemiğini kestim. Afalladı.

"Ne yapıyorsun?"

Ruhsuz / ASKIDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin