10. Bölüm : Melek

812 147 35
                                    

Aç değildim. Yemek yeme ihtiyacım pek fazla yoktu. Yine de hazırlanıp yemekhaneye indim. Birkaç bir şey yedikten sonra Nate geldi ve beni toplantı odası gibi bir yere götürdü.

Bir yarım saat sonra ahmak bunaklar olduğunu düşündüğüm kişiler geldi. Hiç de bunak gibi durmuyorlardı.

Nate onlar gelince ayağı kalkarken ben yerimden kıpırdamamıştım. Ne? Yarım saat beni bekletmeleri kendilerini ne kadar üstün gördüklerinin kanıtıydı. Bir de ayağı mı kalkacaktım onlar teşrif etti diye?

Hah! Burada üstün biri varsa o da bendim bir kere. Kendini bir şey sanan genç ama hala benim için ahmak bunak olan kişiler bir hiçti.

Nate, bana onaylamaz bakışlar atsa da umursamadım. Onun gibi birinin birilerinin karşısında hazır olda duracağını düşünmemiştim. Onu fazla büyütmüşüm.

Üç kişiydiler. Üçü de siyah saçlı ve mavi gözlüydü. Biri kız diğer ikisi erkekti. Erkekler uzun sayılacak boya sahipken kız 1.55 civarındaydı. Hepsi de mükemmel abidesi gibi duruyordu.

Erkeklerden bir tanesi baş köşeye geçerken diğer ikisi hemen yanına oturdular. Tüm gözler bana dönüktü. Kız konuştu. Nate'e yiyecekmiş gibi bakması neredeyse kahkaha atmama sebep olacaktı. Aralarında bir şeyler geçtiği belliydi.

"Onu ikna etmişsin. İyi iş çıkardın, Tilki."

Demek ki Tilki, Nate'miş.

"O beni ikna etmedi. Ben kendi isteğimle buradayım. Ne halt yediğinizi merak ettiğim için." diye lafa atladım. Kız öfkeli bakışlarını bana yönetirken karşısında oturan erkek konuştu.

"Kendini ne sandığını bilmiyorum ama o sesini kes! Yoksa ölüm senin için bir kurtuluş olur." dediğinde kıkırdadım. Tüm bu konuşma boyunca gözlerimi baş köşede oturan ve hiç konuşmayan erkeğe dikmiştim.

"Beni öldüremezsiniz." dedim alayla ve ekledim. "Ama elbette ki acı çektirmeniz mümkün."

Elimi gelişigüzel havada salladım. "Şimdi boş verelim bunları. Nate'in anlattığı hikayeye inanmadığımı bilmeniz gerek vee bana gerçekleri anlatamayacaksınız eğer ben kendim öğrenmek zorunda kalacağım. Emin olun bu hoşunuza gitmez. "

Uzun konuşmuştum. Uzun konuşmayı sevmezdim.

Onları öldürebilir miyim?

Kes sesini, canavar!

Birde onunla uğraşamazdım. Bu ahmak bunaklar beni rahatsız ediyordu. Pardon. Bunak olmayan bunaklar diyecektim. Neyse.

"Sen kendini ne sanıyorsun, ha?" diye bağırdı kız. Ona küçümseyici bir bakış attım. "Kes sesini! " Sonra bakışlarım tekrar baş köşede oturan ve hiç konuşmayan erkeğe döndü.

Tam o sırada Nate'in zihninin kapıları baskıma daha fazla dayanamadı ve açıldı. Buraya kadardı işte. Nate'e olan ilgim bitmişti. Zihninde dolaşırken varlığımı hissetmemişti bile.

Nate, yalnızca bir kuklaydı. Açıkçası daha fazla şey bildiğini düşünüyordum. Kapalı kutu zihni yalnızca bir şaşırtmacaydı.

Zekice, diye düşündüm. Çok zekice ama ben zaten bunun bir tuzak olabileceğini bilerek geldim buraya.

Birden hissettiğim büyü dalgası ile kaşlarım kalktı. Bu bir melek büyüsüydü? Hızla oturduğum yerden kalktım ve öfkeli bakışlarımı baş köşede oturan ve hiç konuşmayan erkeğe diktim.

"Bu odada bir melek mi var?" dedim her bir kelimeyi nefretle söylerken. İlk kez konuştu. "Demek hissediyorsun." Hani kadife gibi sesi var derler ya. Aynı ondandı. Etkileyici ve yatıştırıcı ama üzgünüm yakışıklı, bana sökmez.

Ruhsuz / ASKIDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin