İşte o iki kelime. Hayatımı mahveden ve baştan aşağı değiştiren o iki kelime. Kendi cehennemime adım atmama sebep olan o iki kelime.
"Kabul ediyorum." Dudaklarımdan bir an bile tereddüt olmaksızın çıkan kelimeler karşısında an be an afallayışını izledim. Bana aşık olduğum o harika gözleri ile baktı.
"Yapma, Elena. Tuzağına düşme." dedi telaşla ama nafile bir çaba olduğunu kendisi de biliyordu. Gülümseyip ellerimi yanaklarına kurdum. "Sakin ol, sevgilim. Bir şey olmayacak. İçimde şüphe olsun istemiyorum. Bu senin aşkına ihanet olur."
Gözlerimi yavaşça kapatıp dudaklarımı dudaklarına bastırdı kısa bir an. Bana karşılık verdiği zaman gülümsedim. "Seni seviyorum." dedim alnımı alnına yaslarken. "Bende seni seviyorum." dedi naif bir sesle. Ondan ayrıldığım zaman Lala ve Eo'ya baktım. "Hadi bakalım."
"Elena, yapma bunu kendine." dedi Michael yanıma gelip. Aramızdaki bağı kimse anlamıyordu. Çoğuna göre benim gibi iğrenç bir şeytan ikisini bir arada idare ediyordu. "Sakin ol, kardeşim. Bana bir şey olmayacak." Bana sarıldığı zaman bende kollarımı beline sardım o sırada kulağıma fısıldadı.
"Ona çok ama çok güveniyorsun, Elena. Üzülmeni istemiyorum, kardeşim. Eğer işler istediğin gibi gitmezse izin ver, yardım edeyim." gülümsedim. "Sorun olmayacak, kardeşim." dedim yumuşak bir sesle. Saçlarıma varla yok arası bir öpücük bırakıp geri çekildi.
"Kim olduğunu göster onlara." dedi gülerek. Ben de güldüm. Michael geri çekilirken melekler etrafımızda bir çember oluşturdu. Ortada ben ve Lala vardık. Sırtındaki çift kılıcı çekti ve gardını aldı. Birkaç büyücük fısıldayıp çift kılıcımın elime ve hançerlerimin belime yerleşmesini sağladım.
"Şeytan güçlerini kullanman yasak, Elena." dedi Eo onda daha önce şahit olmadığım kadar büyük bir hırsla. Yine de karşı çıkmadan onu başım ile onayladım. "Lala, senin de Kutsal Melek Büyülerini kullanman yasak. Tamam mı?"
Kutsal Melek Büyüleri, çok efor gerektiren ama başarıldığı zaman çok büyük bir geri dönüt elde edilen büyülerdi. Şeytanları öldürebilecek türden büyüler. Bir yarım şeytan olduğu için o büyüleri bana karşı kullanmasını yasaklıyordu, Eo. Gayet adil. Demek ki hala içinde bir yerlerde varlığım kendini sürdürüyordu. Belki de yalnızca bir melek gibi davranıyordu. Olması gerektiği gibi.
Lala "Kaybetmeye hazır ol, Elena." dedi hırsla. Kaybetse bile kazanacakmış gibi bakıyordu bana. Kibirli bir gülümseme dudaklarımda oluşurken çok önemli bir şeyi unutmuştum.
Şeytan, kibrinden kovulmamış mıydı cennetten?
"Ben asla kaybetmem, Lala." Güldü alayla. "Seni öyle bir duruma soktum ki gözlerini körelttim, Elena. Kazandığın anda en büyük kaybı vermiş olacaksın." Kaşlarım çatıldı. İhtimaller her yerde uçuşurken öfkeyle sordum. "Ne saçmalıyorsun, Lala?"
Bir kez daha alayla güldü. Bana çoktan bu savaşı kazanmış gibi bakıyordu. Çoktan zafer bayrağını eline almış gibi. Kaybetmeye olan mahkumiyetin altını çizer gibi. "Sadece dövüş ve öğren, Elena."
Ardından üzerime doğru bağırarak koştu ve hızla kılıcını savurdu. Kılıçlarımı çapraz yapıp hamlesini engellerken onu ittim. Karnına sert bir tekme atacakken kılıçları sırtına taktı ve ayağımdan tutup beni fırlattı. Takla atıp havada süzülürken ayaklarım yere bastı ama kaymaya devam ettiğim için kılıçlarımı yere batırıp durdurdum kendimi.
Öfkeli gözlerimi ona diktiğim zaman gülümsedi. Gülümsemesi beni daha da öfkelendirmekten başka bir şey yapmıyordu ama elbette bu tuzağa düşecek kadar acemi değildim. Öfke yanlış kararlara neden olurdu. Bu yüzden öfkemi kontrol altına alırdım her zaman.
En azından denedim, öyle değil mi Tanrım?
Üstüme koştu ve kanatlarını açıp havaya yükseldi. Kanatlarını çırptığı zaman oluşan hava akımının etkisi ile tekrar havaya uçtum ama bu kez ben de kanatlarımı açtım. Onlardan farklı olduğumu bas bas bağıran siyah - beyaz kanatlarım karşısında anlık bocalama yaşadı. Asla alışamayacaklardı ve her zaman korkacaklardı.
"Ben ilk, son ve tek Melek-Şeytan Melezi'yim!" diyr bağırdım öfkeyle.
Elena, Elena, Elena... Kibir kötü.
Kanatlarımı çırptım ve melek kanatları benim güçlü kanatlarım karşısında direnemedi bile. Kontrolünü kaybettiği kanatları ile havada dönerken yüzümü bir sırıtış kapladı. Sertçe yere düştüğü zaman büyük bir çığlık attı.
Kırılmıştı.
Kanatları kırılmıştı.
Meleklerin kanatlarının kırılması demek sizin kollarınızın koparılması demek. Nasıl bir his olduğunu anlıyor musunuz? Bitmişti işte. Ben kazanmıştım. Herkes bana dehşet içinde bakarken ağır ağır yere indim. Ayaklarım yer ile buluşunca kanatlarımı içine çektim. Başım dik bir şekilde Lala'ya doğru yürüdüm.
"Benim içimde bir şeytan var, Lala. Beni yenemezsin. Yalnızca melek olmadığımı sürekli unutuyor olman ne acı."
Kanatlarının acısı ile ağlamasına rağmen bana bakıp kahkaha atmaya başladı. Kaşlarım çatıldı. Acaba delirmiş miydi? "Ben kaybettim, evet ama sen daha çok kaybettin, Elena." dedi kahkahalarının arasından. Ne olduğunu anlamayan yalnızca ben değildim.
"Ne saçmalıyorsun sen, Lala?" dedi sert bir sesle Michael. "Göster ona, Eo! Aşık olduğunu adamın onu nasıl aldattığını göster! Onunla nasıl oynadığını ve onu nasıl kullandığını göster."
İstemsizce bir adım gerilerken kafamı iki yana salladım bilinçsiz bir şekilde. Michael, büyük bir üzüntü ile bana bakarken dolan gözlerime inat güçlü çıkan sesimle konuştum. "İnanmıyorum."
Lala, bana inat yine güldü acılar içerisinde. " İnanmıyorum! Yalan söylüyorsun, Lala! Yalan söylüyorsun."
Yalan söylüyordu. Yalan söylüyordu. O bana ihanet etmezdi. O bana aşıktı. O bana aşıktı.
Kahretsin! Yalan söylüyordu. Yalan söylemek zorundaydı.
"Göster ona, Eo." dedi Lala. Eo bana doğru gelirken içimden Tanrı’ya yalvardım.
Lütfen... Lütfen yalan olsun. Yalvarırım.
🔥🔥🔥
Nasıldı?
Beğendiniz mi?
Sizce ne olacak?
Yalan mı gerçek mi?
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhsuz / ASKIDA
FantasyYks bitene kadar bölüm gelmeyecek ne yazık ki. *** #Kovulmuş 1. Sırada #Melek 10. Sırada #Araf 11. Sırada #Şeytan 11. Sırada #Cehennem 8. Sırada #Cennet 1. Sırada #Bilimkurgu 30. Sırada *** Cehennemden çıkmıştı o. Cennetten kovulduğu gibi...