13. Bölüm : Belki De...

698 121 18
                                    

Elenora'dan...

İlk önce cennet yaratıldı. Ona tüm güzellikler bahşedildi.

Gürül gürül akan şelaleler, büyük yeşillik alanlar, her türlü güzel kokulu çiçek, güzel sesli kuşlar, temiz hava, güzel kadınlar ve yakışıklı erkekler...

Cennet, her şeyin en iyisine sahipti. Herkesin birbirini sevip saygı duyduğu bir yer halindeydi.

Ancak sonra işler değişti.

Melekler arasında fesatlık yayıldı. Nefret, kıskançlık ve kibir meleklerin bir kısmını ele geçirdi. İçlerindeki ışığı söndürdü ve onları karanlığa mahkum etti.

İkinci olarak cehennem yaratıldı. Ona tüm kötülükler bahşedildi.

Şelale niyetine akan kızgın lavlar, kurak toprak niyetine üzerinde yürünen kurumuş ama hala sıcak olan lavlar, hayvan olarak yalnızca ölümün temsilcisi kuzgunların olduğu isli bir hava; şeytana dönen, kendi karanlıklarında boğulan şeytan kadın ve erkekler...

Cehennem her şeyin en kötüsüne sahipti. Herkesin birbirinden nefret ettiği, öfke ile düşündüğü, kibir ve kıskançlıkla dolu bir yer halindeydi.

Ancak şeytana dönüşmeyen, düşmüş melekler vardı. Şeytan veya iblis  olmasına rağmen cehennemden kovulanlar vardı ve Tanrı'nın istenmeyen olarak yarattığı diğerleri...

Üçüncü olarak araf yaratıldı. Ona cennetten ve cehennemden bir parça verildi. Güzelliği büyüleyici olan yerler olduğu kadar nefret edilesi yerler de vardı.

Genellikle isli bir hava, güzel kokulu ama içinde çeşitli tehlikeli yaratığın olduğu göz alıcı nehirler, düşmüş melekler, şeytanlar, iblisler ve diğer istenmeyen güzel veyahut çirkin yaratıklar...

Ancak arafta da sorunlar çıktı. Düşmüş melekler ve şeytanlar kendilerini oranın Tanrısı ilan ettiğinde olan oldu. İşte tam o anda zaman denen kavram ortaya çıktı. Big bang. Evrenin oluşumu.

Dördüncü olarak dünya yaratıldı. cennetten, cehennemden ve araftan birer parça verildi ona.

Güzelliği ve çirkinliği içinde barındıran araf, güzellik abidesi cennet ve de fesatlığın bir olduğu cehennemden parçalar...

Yanardağlar, şelaleler, etçil bitkiler ama en önemlisi her türlü zıtlığı içinde bulunduran insanlar verildi dünyaya.

Arafın bile istemediklerinin geldiği bir çöplük halini aldı dünya yavaş yavaş. Şeytanlar, düşmüş melekler, iblisler ve daha bir çok varlık...

Derin bir nefes alıp bakışlarımı benim varlığımın dahi farkında olmayan Elena'ya çevirdim. Aynı benim gibiydi. Çok çok uzun yıllardır yaşıyordum. Zamanın başından beri yaşayan sayılı varlıklardan biri de bendim.

Hayatım çoğu Elena'nın nasıl devrileceğini öğrenmekle geçti. Eğitimler, sınavlar, işkenceler, ölümler... Mükemmel olmam için her türlü acı ve nefret işletildi ruhuma.

Güçlerim baskılandı ve tıpkı bir insan gibi yaşadım. Her türlü acıyı. Kurşun izleri, bıçak izleri. Zihnimdeki izler.

Bir insan kızı olarak kalmaya zorlandım bir süre. Sadece cılız bir insan kızı gibi... O sürede zaten başıma gelmeyen kalmadı. Güçlerime kavuştuğum zaman her şeyin bedelini ödettim lakin bu asla yeterli olmadı. Olmayacağını biliyordum.

Öldürdüm, yaktım, yıktım. Melek olduğum kadar şeytandım da çünkü. Acı çektirmekten nefret ettiğim kadar seviyorum da.

Elena... Benden nefret eden ikizim...

Varlığımı lanetleyen ve bana çeşitli zararlar veren ikizim...

Melek-Şeytan Melezi olan ikizim...

Sizden ölesiye nefret eden bir ikizinizin olması kötü olurdu, değil mi? Çoğu kişiye melek olabilirdim ama ona şeytan olacağıma emindim.

O yalnızca insanları canice katleden aciz bir kana susamış yaratıktan başka bir şey değildi. Tanrı'ya, dünyaya, cennete, cehenneme ve arafa olan öfkesini ve nefretini insanlardan çıkaran biriydi.

Cennetten kovuldu çünkü çok ama çok kötü biriydi. Cani, acımasız biriydi. Ben ise hiçbir zaman cennete kabul edilmedim.

Cehennemden kovuldu çünkü o kadar iğrenç bir varlıktı ki-neyse bu benim konum değil. Bunu size o anlatır belki. Ben ise hiçbir zaman cehenneme kabul edilmedim.

Araftan kovuldu çünkü cennet ve cehennemin kovduğu bir canavarı araf bile kabul etmezdi. Ben orayı da görmedim.

Kendimi bildim bileli bu dünyadaydım. Zamanın başından beri. Big bang'den beri. Ve yine kendimi bildim bileli Elena ile uğraşıyordum. Bu iş artık bitmek zorundaydı.

Oyunbaz ikizimin sonu gelmek zorundaydı. Bu hem benim hem de insanlar için en iyisiydi. Onunla bir kez bile konuşmamıştım. Sesini duymuştum ama hiç onunla konuşmamıştım. Onu izlemiştim ama kişiliğini bilmiyordum.

Bildiğim tek şey katliamcı caninin teki olduğuydu.

Aslında bunun için ona kızmaya hakkım yok. Sonuçta o bir şeytan. Kızdığım yer, yalnızca içindeki şeytanı beslemesi. Şeytan olduğu kadar melek olduğunu unutmasına kızıyorum.

Ya da bilemiyorum.

Belki de o bunca yıl benim varlığımı bilmesine rağmen bir kez bile benimle konuşmak istememesine kızıyorumdur.

Belki de o istediği hayatı istediği gibi yaşarken benim maruz kaldığım şeylere kızıyorumdur.

Belki de ben kendi acizliğime olan öfkemi ondan çıkarıyorumdur. Yaşadığım şeylerin temelinde ikizimin adı olmasına kızıyorumdur.

Belki de yalnızca kendimi kendime kanıtlamaya çalışıyorumdur. Ya da eğitmenime.

Kim bilir?

Yerinden kalktığı zaman bende kalktım. Lakin beni fark etmedi. Büyümü, auramı, gücümü bile gizlemiştim.

Bakalım nereye gidiyorsun, kardeşim?

Nasıldı?

Beğendiniz mi?

Elenora hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sizce neler olacak?

Bir Elena bir Elenora şeklinde yazacağım. Umarım sorun etmezsiniz.

Neyse...

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...

Ruhsuz / ASKIDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin