İçimdeki melek ölmek üzereymiş gibi hissediyordum. Geri dönüşü olmayan bir yola girecekmişim gibi. Sanki bu andan sonra her şey daha da kötü olacakmış gibi.
Eo, tam karşıma gelince durdu. Ellerini şakaklarıma bastırdı ve şahit olduğu anıları göstermeye başladı. Eo'nun gücü buydu. Anılar arasında seyahat ederdi. Gözlerim kapanırken açtığım anda mekan değişti.
Bir ay önceye gitmiştik. Beraberliğimizin üçüncü yıl dönümüydü. O güne neden gelmiştik? O gün ne görmüştü, Eo? Bu anı hatırlıyordum. Kutlamaya gitmeden önce aşık olduğum adam endişeyle bana melekler arasında bir sorun olduğu ve bakması gerektiğini söylemişti.
Her ne kadar göksel varlıklar olsak da bizim de sorunlarımız var. Sonuçta irademiz vardı. Eo ise tesadüfen bizi duymuştu. O gittiği zaman yanıma gelecek gibi oldu ama sonra onunla aynı tarafa giden Lala'yı gördü.
Hayır, hayır! İzlemek istemiyorum! Devamını görmek istemiyorum! Ama Eo durmadı. İzletmeye devam etti.
Eo, o ikisini takip ederken ben kendi kendime gülümsüyordum. Nasıl bu kadar kör ya da aptal olabilmiştim? Nasıl fark etmezdim? Kahretsin, Elena! Kahretsin!
Lala'nın sır gibi sakladığı kulübesine gittiler. Girer girmez öpüşmeye başladılar. Devamında ise gelen belliydi.
Eo, ellerini şakaklarımdan çekti. Boş gözlerle ona bakıyordum. Bana üzgün bir bakış attı. Bakışlarım ona döndü. Az önce sevgi doluymuş gibi gelen bakışları şimdi nasıl bu kadar yapmacık gelebiliyordu?
Size demiştim. Aşk ve nefret birbirine çok yakın kavramlardır. Ben, tam da bu saniyeler içinde bu iki büyük kavram arasından ince çizgiyi aşıyordum.
Aşk, nefrete; nefret, öfkeye dönüyordu. Öfke kanımı fokurdatıyor, içimdeki şeytanı kışkırtıyordu. İblislerimi zihnimde dört dönüyor, beni ele geçirmek için saldırıyorlardı.
İzin ver.
Canavarımın bana seslendiği ilk an, o andı. Aşık olduğum adamın ihaneti öğrendiğim o an. Kalbimin gerçekten kırıldığı ilk an.
Gri gözlerim git gide kırmızı parlamaya başladı. Şeytan tarafımı tutmak için bir sebebim yoktu artık. Melekler çizgiyi aşmıştı. Şimdi onlara kim olduğumu gösterme vakti gelmişti. Unutmuşlardı.
Benden korkmaları gerektiğini unutmuşlardı.
Zevkle hatırlatırdım ben de.
"Elena, bunu yapma." Kırgın gözlerimi Michael'a döndürdüm. "Her şeye tamam derim, Michael. Beni gayet iyi tanıyorsun. Umursamaz bir yapım vardır ama ihanet. İhanete asla göz yumamam. Benim de herkes gibi kırmızı çizgilerim var ve biri o çizgileri geçmeye kalkarsa ya da geçerse kim olduğumu gösteririm!"
Sona doğru sesim iyice yükselmişti. Herkes olduğu yerde korkuyla titredi. Karşılarında duran kişi Tanrı'nın Eli'ydi. Öfke, damarlarımda akıyordu artık. Birazdan olacak şeylerin geri dönüşü yoktu.
Eskiden aşık olduğum gözlerine baktım. Ne güzel bakardı. Oysa şimdi... Şimdi o kadar kirli geliyordu ki gözlerinden taşan o sahte sevgi. Beni saf bir şekilde sevdiğini düşünürdüm her zaman ama hayır, ben yalnızca bir oyundum onun için.
Ona doğru yavaş yavaş yürümeye başladım. Dudaklarım kan kırmızısı bir renge büründü ve Kutsal Şeytan Büyülerini okumaya başladı. Meleklerin şeytanları yok edebilecek büyükleri varsa şeytanların da melekleri yok edebilecek büyüler vardı. Eh, ben her ikisiydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhsuz / ASKIDA
Viễn tưởngYks bitene kadar bölüm gelmeyecek ne yazık ki. *** #Kovulmuş 1. Sırada #Melek 10. Sırada #Araf 11. Sırada #Şeytan 11. Sırada #Cehennem 8. Sırada #Cennet 1. Sırada #Bilimkurgu 30. Sırada *** Cehennemden çıkmıştı o. Cennetten kovulduğu gibi...