Cehennem, cennete saldırmak ve orayı sonsuza dek yok etmek için harıl harıl çalışırken ben tüm bunların izleyicisi olmuştum. Sessizlik, taraf tutmak mıydı şimdi?
"Şimdilik tarafsızsın, Elena. Peki ya savaş günü?" dedim kendi kendime fısıltıyla. Kollarımı dayadığım balkonun korkuluğundan biraz daha sarktım.
Lucifer neden bir balkona ihtiyaç duymuştu acaba?
Fazla insancıldı bu.
Uriel burada olsa bu düşünceme karşılık beni ayakta alkışlardı. Bencil, benmerkezci, kibirli pisliğin tekiydi. Ama kibrini Lucifer'den iyi kontrol ediyordu. Daha doğrusu Uriel'de Tanrı'ya karşı çıkacak bir cesaret yoktu. Korkağın tekiydi.
Derin bir nefes alıp cehennemin is kokusunu dibine kadar soludum. Melek tarafım bu havadan rahatsız olsa da şeytan tarafım ferahlamıştı.
Neden karşı koymuyorsun?
Eo'nun bana o ikisinin ihanetini gösterdiği zamandan hemen sonrasından beri canavarım konuşmamıştı.
Cennetten intikam alabiliriz.
Sözlerine karşılık kafamı ağır ağır iki yana salladım. Henüz değildi. Henüz Tanrı'ya olan inancımı kaybetmemiş, intikamın esiri olmamıştım. Ama uzak değildi. Hissediyordum.
Görüyor musun içimi, Tanrım?
Nasıl da boğuluyorum çelişkilerde. Doğru ve yanlış, iyilik ve kötülük... Aralarında çok ince çizgiler var.
Söylesene, Tanrım...
Ben çizginin hangi tarafında kalıyorum şu anda?
"Düşüncelisin, kardeşim." sedi balkona giren Lucifer. "Ben hep düşünceliyim, Lucifer." dedim tekdüze bir sesle. Her zaman fazla düşünürdüm. Michael da öyle derdi.
"Canını sıkan şey ne, Elena?" dedi usulca yüzünü bana çevirip. Bakışlarımı yüzüne çevirdim. "Michael'ın verdiği Kan Lanetini düşünüyordum, Lucy."
Yalan.
Ama her daim doğruyu söyleyen ben değildim ki...
Güldü Lucifer. Melodik kahkahasını sık sık duyamazdınız. Kardeşim, şanslı hissetmemi sağlıyordu. "Herkese yalanlarını yutturabilirsin, Elena. Ama unutuyorsun, ben herkes değilim."
Omuz silkmekle yetindim. Konuşmayı tercih etmeyişime bir şey demedi, Lucifer. Derin bir nefes alıp aklımı kurcalayan o soruyu sordum. "Lucifer?"
"Söyle."
"Eğer başarısız olursan Tanrı ya da Michael bunu sana ödetir, biliyorsun değil mi?" Güldü hafifçe. "Onlara göre cehennemden daha aşağı bir yer var mıdır?"
Onlara göre zaten en kötü yerdeyim, diyordu. Onlara göre bana verilebilecek en büyük ceza zaten verildi, diyordu. Eh, haklıydı. Ne diyebilirdim ki?
"Peki Cennetin haberi var mı bundan?"
"Hayır. Unuttun mu? Bizler şeytanız. Bizden adil savaşmamızı mı istiyorsun?"
Omuz silktim. "Bu diğer şeytanlarla değil de seninle alakalı, Lucy. Onlar sen ne dersen onu yaparlar."
Gözlerimi gözlerine diktim. "Onlar şeytan, iblis ya da düşmüş melekler. Onlar yönetilmeye mahkum. Peki ya sen? Sen kimsin, Lucy? Sen ne olmasını istiyorsun?"
Konuşmadı. Sadece ve sadece sisli gri gözlerime baktı, Lucifer. Hafifçe gülümsedim. Almam gereken cevabı almıştım. "Öyle olsun, Lucifer. Öyle olsun, kardeşim. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhsuz / ASKIDA
FantasyYks bitene kadar bölüm gelmeyecek ne yazık ki. *** #Kovulmuş 1. Sırada #Melek 10. Sırada #Araf 11. Sırada #Şeytan 11. Sırada #Cehennem 8. Sırada #Cennet 1. Sırada #Bilimkurgu 30. Sırada *** Cehennemden çıkmıştı o. Cennetten kovulduğu gibi...