o gece yemekten sonra taeyong ten'i salona gönderdi ve pastayla sürpriz yaptı. ten çok şaşırdı ve mutlu oldu, gerçekten böyle bir şey beklemiyordu ama düşününce, yediği şeylerde krema olmadığını fark etmesi çok uzun sürmedi.
onu kandırdığı için taeyong'un koluna vurdu hafifçe, sonra da vurduğu yeri öptü.
pastayı yerken, louis sürekli pastadan yemek istediği için biraz zorlandılar ama yediler işte. sonra kalkıp bahçedeki salıncağa geçtiler yine. soğuktu ama pek umursuyor gibi değillerdi.
taeyong kadehleri doldururken ten içeriden battaniye getirdi. saatlerce bir sürü şeyden konuştular. louis mızmızlanmaya başladığında ten onu yatırıp geri geldi, biraz daha konuştular. biraz öpüştüler, hep sarıldılar.
gün aydınlanmaya yaklaşmışken ten kafasını taeyong'un dizlerine koyarak yatmış, gözlerini zar zor açık tutuyordu. saçlarındaki ellerle ve taeyong'un sesiyle mayışmıştı çoktan.
sıcaktı bir de, hava ne kadar soğuk olursa olsun burada, taeyong'un yanında olduğundan dolayı sıcak hissediyordu.
işte gözleri yarı kapalı bir şekilde taeyong'u dinlemeye çalışırken taeyong da onu gülerek izliyordu. uyumamak için büyük bir savaş verdiğinin farkındaydı. eğilip ten'in göz kapaklarından öptü, ten savaşı kaybetti.
sonra ne kadar sabah olduğunda ten'in buna kızacağını bilse de yavaşça kucakladı ten'i. biraz zorlandı, ara sıra duraksadı ama yatak odasına gelmeyi başardı.
ten'i yatağa bıraktıktan sonra louis'nin yanında diz çöküp onu öptü birkaç kez. iyi uykular diledikten sonra yatağa girip ten'e yaklaştı. dirseğini yatağa, kafasını da eline yaslayıp baktı ten'ine, gülümsedi biraz gururla.
eğilip yumuşacık yanaklarını öptü. doyamadı bir kez daha öptü. sımsıkı öpmek istedi ama uyanır diye korktuğundan öpmedi. biraz daha yaklaşıp ince beline sarıldı ve gözlerini kapattı.
uyumadan önce ten'e sahip olduğu için onlarca kez şükretti.
ten'in doğum gününün üstünden üç hafta geçti. taeyong neredeyse eskisi gibi yürümeye başladı. hatta tekrar çalışmaya başlayacak duruma geldi.
aradan uzun zaman geçtiği için tedirgin hissediyordu ve ten de bunun farkındaydı. bu yüzden kendi başına bazı işlere kalkıştı. taeyong çalışmaya pazartesi günü başlayacağı için bir hafta önceden, hyung'una moral olması için sürpriz bir kutlama yapma kararı aldı.
bundan sadece louis'ye bahsetti. üstüne biraz düşünüp gerekli ayarlamaları yaptıktan sonra da taeyong'un arkadaşlarına ve ortak arkadaşlarına haber verdi. taeyong'a hiçbir şey çaktırmamalarını da özellikle tembihledi.
perşembe günü, akşama doğru taeyong'a çok önemli bir davası olduğundan ve hem louis'nin mamasının bittiğinden -doğru değildi- hem de evde hiç meyve sebze kalmadığından -ve bu da doğru değildi- bahsetti ve alışverişe çıkıp çıkamayacağını sordu.
taeyong da ten'in alnından öpüp "tabii ki çıkarım." dedi. taeyong zaten alınacakları biliyordu ama ten, biraz daha oyalansın diye uzun bir liste -sonra kıyamadığı için birkaçını sildi- oluşturdu.
taeyong gittikten sonra anlaştıkları gibi yakın arkadaşlarına gelebileceklerine ve sabah hazırladıkları ama taeyong görmesin diye ten'in eve getirmediği yiyecekleri getirebileceklerine dair bir mesaj attı.
onları beklerken evi süslemeye başladı ki çok geçmeden de geldiler. dört kişi hızlıca evi süslediler, yiyecekleri yerleştirdiler. bittikten sonra eve baktığında tatmin oldu ten, gerçekten de bir kutlama yeri gibi gözüküyordu!