Bölüm 22 | H

7K 792 949
                                    

Grace Potter and the Nocturnals
Stars (2012)

Bölüm 22 | H

      Sonraki birkaç gün herkes için duygusal anlamda yorucu geçti. Ron, Hermione ve Draco sürekli araştırma halindeydiler. Bir yandan içinde bulundukları durumun duygusal ağırlığıyla baş etmeye çalışıyor, diğer yandan buldukları her fırsatı araştırma yapmak için değerlendiriyorlardı. Harry'ye bir şey belli etmemeleri gerektiği için de oldukça zorlanıyorlardı.

      Nathaniel'ın büyükbabasına ait kütüphaneden henüz bir sonuç gelmemişti. Önceki gün Baş Şifacı Mercurius ile görüşmüşlerdi; ancak o da kayda değer bir şeye ulaşamamıştı. Profesör McGonagall konuyla ilgili eski tanıdıklarına danıştığını ve cevap beklediğini bildirmişti. Draco, Ron ve Hermione de büyük bir umutsuzlukla kütüphanenin yasak bölümünü didik didik etmeyi sürdürüyorlardı.

      Aslında Harry'nin yaptığı büyü ile ilgili başka detaylara ulaşabilmişlerdi. Harry'nin büyüyü bulduğu kitap dışında bir başka kaynağa ulaşmıştı Baş Şifacı Mercurius; ancak o kaynakta da ölüme engel olmanın yolundan bahsedilmiyordu. Ölüm; bu kara büyünün mutlak sonu gibiydi.

      Harry için ise durum çok daha farklıydı. Duygusal bir boşluğun ortasındaymış gibi hissediyordu. Büyüyü yaptığı zamanlardan beri ruhsuz hissetmeye alışmıştı; ancak ilk kez bu kadar sıkışmış hissediyordu. İçinde bulunduğu dünyada ruhunun kalanının her geçen gün biraz daha sıkıştırıldığını, onu burada tutan duvarlar yıkıldığında özgürleşeceğini düşünmeden edemiyordu. Ölümün nefesi artık ensesinde değildi Harry'nin; ölüm hemen önündeydi, kucaklasın diye bekliyordu sanki.

      Fiziksel olarak da etkilerini daha yoğun hissetmeye başlamıştı. Ortam ne kadar sıcak olursa olsun üşüyordu artık. Her gün bir öncekinden daha yorgun oluyor, kimi zaman gözlerini açmak bile istemiyordu. Onun için en zorlayıcı yanı ise duyduğu seslerdi. Ailesi yakınlarda bir yerdeymiş de kendi aralarında konuşuyorlarmış gibiydi. Harry de onları duyuyordu. Bazen onlara seslense cevap alabileceği kadar gerçekçi geliyordu.

      Nasıl ki arkadaşları Harry'ye içinde bulundukları durumu çaktırmamaya çalışıyorlarsa; Harry de kendi içinde bulunduğu durumu onlardan gizlemek için elinden geleni yapıyordu. Onları endişelendirmek, üzmek ve uğraştırmak istemiyordu. Ama biliyordu ki yolunda olmayan bir şeyler vardı. İçinden bir ses bunların iyi günleri olduğunu söylüyordu.

      Aradan bir hafta daha geçti. On gün önce Quidditch sahasında Snitch kovalayan Harry'den eser yoktu artık. Çok daha berbat, çok daha 'kaybolmuş' hissediyordu; ancak rol yapmakta bir o kadar iyiydi. Her geçen gün yaptığı role kendini inandırmaya başladığındandı belki, arkadaşlarının ve Draco'nun yanında daha normal davranabiliyordu.

      Sonraki haftanın Düello Kulübü toplantısından sonra (evet, inatla katılmaya devam ediyordu) Draco ve Ron'un satranç oynamak için Büyük Salon'da takılacak olmalarını irdelemedi. Onun yerine Hermione ile ortak salona gitmeyi tercih etti. Şöminenin karşısında grup halinde oturdukları sırada derin bir iç çekerek Hermione'ye döndü.

      "Odaya geçeceğim," dedi sakince.

      Hermione, "İyi misin?" diye sordu elinde olmadan. "Bir sorun yok ya?"

      Harry başını iki yana salladı. "Sadece fazla gürültülü," diye açıkladıktan sonra gülümsedi. "Gelmek ister misin? Konuşuruz biraz."

      "Olur," diyerek ayağa kalktı Hermione ve Harry'yi odasına kadar takip etti.

      Harry kendi yatağına gidip oturduktan sonra Hermione'ye karşısında kalan sandalyeyi gösterdi. "Otursana."

A Living Death | DrarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin